Bireyselleşmeden yaşamayı öğrenmeliyiz.
Bireyselleşmeye doğru hızlı bir kayma var. Bu kayma ne yazık ki, bizleri birbirimize bağlayan değerlerin örselenmemesine ve kaybolmasına neden oluyor. Genç kuşakla yaşlı ebeveynler arasındaki çatışmanın en büyük nedeni bireylerin empati yapamaması ve birbirlerini anlayamamalarıdır. Büyüklerimiz genellikle değişime dirençlidirler ve gençleri sürekli eleştiriyorlar.
Onlar da gençlerin saygısız ve bencil olduğunu vurguluyoruz ve bu düşüncelerini destekleyecek örnekler veriyoruz. Ancak büyüklerin bu yaklaşımları, gençleri yaşlı ebeveynlerinden yavaş yavaş uzaklaştırıyor. Onlar da büyüklerin sürekli eleştiren taraf olduğunu ve kendilerini anlayamadıklarını ifade edip duruyorlar.ne bu zaman genci nede ihtiyarı birbirlerini anlayamadan öbür aleme doğru hızla gidiyoruz.çözüm cehaletin yerine bilgi toplumunu,sevgi toplumunu inşa etmek.Ben değil biz bilincini ,ben değil önce kardeşim.ana, baba, dede, nine ebeveyn sorumluluğunun yanında, önce o senin din kardeşin!!!.bu anlayış olmayınca kimse dayatmadan taviz vermiyor..!!!!ne diyelim inşaallah iyi olur.
Bireysel ve toplumsal sahanın sevgiye dayalı olarak şekillendirilmesinin örneklerini Hz. Peygamberin s.a.v. uygulamalarında da görüyoruz. İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerini kurgularken korku ve güç merkezli bir anlayış yerine sevgi ve irade kavramlarını merkeze alan bu anlayış kısa sürede cahil bir toplumu medeni bir toplum haline getirmiştir. Burada sağlanan toplumsal dönüşümlerin sonucu olarak zulüm ve ahlâki çürümenin yerini üstün ahlâki erdemlerin alması, insanların kendi iradeleriyle ahlâki erdemleri tercih etmesi, toplumsal yaşamda sevgi ve iradeye dayalı bir yapılanma için önemli örnekler içerir.
İnsanların bize sevgi saygı duymasını istiyorsak, bizimde karşımızdaki insanlara benzeri duyguları yaşatıyor olmamız gerek. Karşımızdaki insanı dinleyen, yargılamadan, eleştirmeden olduğu gibi kabul eden. Farklılığına saygı gösteren ve kendisini yanımızda özgür hissetmesine imkan veren. Onların kendilerini geliştirmelerine yardımcı olan ama asla kendi başlarına karar verme haklarına müdahale etmeyen. Bizim algıladığımız gerçekleri, diğer insanlar bizim kadar çabuk anlamayabilirler, bu yüzden baskıcı olmak yerine, yavaş gelişimlerine saygı ve şefkat ile yaklaşabilirsek. İşte o zaman gerçekten sevilen bir insan olacağız. sevgi ve saygı otomatik olarak gelen, gelmesi gereken duygular değildir. Kazanılması gerekir üzerinde çaba sarfedilmesi, emek harcanması gerekir.
Günümüz insanlarının bireysel ve sosyal hayatta karşılaştıkları problemlerde sevgi eksikliği temel bir unsurdur. Bireysel ve toplumsal hayatı şekillendirirken sevgi erdeminin merkeze alınması günümüz insanlarını da bir takım sıkıntılardan koruyacaktır. Bireyselliği merkeze alarak benmerkezci yaklaşımların ötesinde, birlikte yaşama kültürünü geliştirmek bunu da herhangi bir zorunluluğa değil de karşılıklı sevgiye ve ortak yaşam iradesine dayandırmak bizlere de büyük katkılar sağlayacaktır. Bu anlayış merkeze alındığında hayatın manevi yönünü ihmal eden materyalizm ile maddi yönünü unutan spiritüalizmin açmazlarına düşülmez. İnsan nefis ve beden bütünlüğünü anladığı takdirde, kendisiyle ve etrafıyla barışık olacaktır. Bununla hayat bir bütün olarak kavranacağından özgüvenli, kişilikli bireyler ortaya çıkacaktır.
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.