Dost deyince bunu farklı yönlerde anlayanlar ve yorumlayanlar var. Arkadaş başka, dost olmak başkadır. Hele bunu şimdiki gençlik çok farklı algılıyor, her merhaba ettiğini dost zannediyor. Bir insanın yüz tane dostu olması mümkün değil. Çoğu dostluklar belli bir süredir, menfaatler çakışınca arkandan hançeri yersin. Öyle dostun olmalı ki, ömür boyu onunla paylaşabilesin. Bunun adına da kadim dostluk denir. Kadim dostluk ise çok eskilere dayanan kısa zamanda bitmeyen dostluktur. Yoksa bazen bazı nedenler ve menfaatler sizi bir araya getirir sonra menfaatler çekişince ne dostluk kalır ne arkadaşlık.
Günümüzde yiyip içtikleri ayrı gitmeyen insanlar görürsünüz, sonra bir bakmışınız kanlı kinli düşman olmuşlardır. Sırrını ve her şeyini paylaştığın, aran açılsa bile sırlarını ömür boyu taşıyan insan gerçek dosttur.
Dostlukla ilgili gerçek yaşanmış bir yaşam hikâyesini sizlere anlatayım belki herkese lazım olur. Bende zaman zaman bunları yaşadım ve dost olarak gördüğüm insanlardan darbe yedim. Onun için benimde belli başlı birkaç dostum var başka dostum yok. Diğerlerinin hepsi arkadaş ve samimi olduğum insanlardır. Anlatacağım hayat hikâyesinde bana umarım hak verirsiniz.
Yaramaz oğlu olan Ahmet amca oğlunu bir türlü kötülüklere bulaşmasına hakim olamıyormuş. Sorduğunda da, “ dostlarım için yaptım baba” diyormuş.
Ahmet Amca bir gün oğlu Ömer’i karşısına alıp sormuş:
“Oğlum senin gerçekten kaç tane dostun var?”
Oğlu cevap vermiş; “ valla baba sayısını bilmiyorum o kadar çok ki, hepsi benim iyi dostlarım. Benim için her şeyi yaparlar” der.
Baba dayanamayarak; “ Bak oğlum benim en fazla iki dostum var. Bir insanın bu kadar dostu olmaz, onlar senin dostun değil arkadaşındır” demiş.
Buna oğlu itiraz edince Ahmet Amca cüsseli bir hindiyi kesip kaput torba içine koymuş. Oğluna demiş ki, “ bak oğlum bu kanlı torbayla en çok sevdiğin dostlarının kapısından başla gezmeye” demiş.
Elinde kanlı torba ile gezen Ömer çaldığı kapıda arkadaşları kanlı torba ile Ömer’i görünce yüzüne kapıyı kapatarak adam öldürdüğünü düşünüp yüzüne bakmamışlar. Sonra eve döner.
Baba Ahmet amaç; “şimdi benim iki dostumdan birisinin kapısına bu torbayı götür selamı mı söyle” demiş.
Ömer babasının söylediği adrese gitmiş, kapıyı çalınca adam kapıya çıkmış. Çocuğu tam tanıyamamış; “ sen bizim Ahmet’in oğlumusun” diye sormuş ve doğru cevabı alınca, Ömer’i içeriye alarak, “ nasıl bir şey yaptın yolda gören falan oldu mu” diye sormuş.
Ömer’i içeriye alıp evin yanı başındaki sarımsak bahçesinin içine sarımsağı yolmadan kazıp torbayı gömmüş. Sonra sarımsakları üzerine tekrar dikmiş ve ömre in elini yüzünü yıkatıp ikramda bulunarak; “ babana selam söyle sarımsak tarlası emin ellerde” demiş.
Eve gelen Ömer babasına dediğini yaptığını ve dostunun selamını da iletmiş. Baba Ahmet amca , “ hele dur daha bitmedi” demiş. Bu sefer Ömer’e şimdi tekrar gidip o arkadaşlarının kapısını çalıp birer tokat atacaksın” demiş.
Bunu Yapan Ömer her gittiği arkadaşından bir araba sopa yemiş. Ahmet amca bu sefer, “şimdi gidip aynı şeyi benim dostuma yapacaksın” demiş. Bunu zor kabul eden Ömer sonunda söz dinleyip babasının arkadaşının kapısını çalıp baba dostuna tokadı atmış.
Baba dostu yüzü kızarmış ama “ babana selam söyle bir tokada sarımsak tarlasını satacak kadar kötü dost değilim” demiş.
Gözleri yaşaran Ömer babasının eline sarılarak çok haklı olduğunu söyleyerek özür dileyip iyi bir evlat olmuş.
Dost bulmak öyle kolay değil, soruyorum sizlere böyle kaç dostunuz var? Benim on parmağımı geçmez, sizi bilmem, çünkü dost gördüklerim çoğu zaman bizi sattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.