Dünyanın vazgeçilmez bir çekim kuvveti vardır. Soyut ve somut manada da bu bir gerçektir. Biz somut manası üzerine biraz kafa yoracağız. Canlı bir varlık olan insan sürekli olarak bir enerji girdisine muhtaçtır. Yaşamını devam ettirmesi için bu enerjiyi kullanması gerekir. Uyku ve dinlenme halinde de vücudumuzun kullanması gereken enerji ihtiyacı vardır. Enerjiyi kullanmak için birçok sistemin kendine göre ihtiyacı varken kas-iskelet sistemi de vücudun yer çekimine karşı kendi varlığını koruması ve sonrasında fıtratında olan şekli alabilmesi için kullanır. Postür diye tabir edilen ideal duruş şeklimizde tam olarak iç ve dış faktörlere karşı vücudumuzun en az enerji harcayarak adapte olması halidir.
Hayatın akışı içerisinde ne yapıp edip biz bu vücut düzgünlüğümüzü(postür) bozacak bir şeyler buluyoruz. Omurga eğriliği dediğimiz sorunda tam olarak burada başlıyor. İlerleyen dönemlerde belirli bir alt yapısı olması koşuluyla da skolyoz dediğimiz uzun süreli bir hastalık baş gösteriyor. Her şey yolunda giderken neden peki vücut düzgünlüğümüzü koruyamıyoruz. Aslında kasıtlı olmadan edindiğimiz bu yapıyı kasıtlı davranışlarla anormal hale getiriyoruz. Daha açık bir söylemle çoğu zaman biz isteyerek bunu yapıyoruz. Peki, bu duruş bozukluğunu nasıl ediniyoruz. Çok uzaklara gitmeden özellikle ergenlik dönemi başlangıcı ve sonrasındaki döneme bakmak gerekir. Sorunun temelinde artan hareketsiz yaşam olduğunu görüyoruz. Gün geçtikte hayatı kolaylaştıran teknoloji küçük yaştan itibaren en az hareketle en çok nimete ulaşmamızı sağlıyor. Bunun yanında sınavlar artık başlı başına bir sorun teşkil ediyor. Toplumun büyük bir kesimi artık küçük yaşlarda masa başında vakit geçiriyor. Masa başı pozisyonlarındaki hatalar ise sonrasında ileri vaade kalıcı fiziksel sorunlara kapı aralıyor. Bunlarında yanında çağın sorunlarından olan stres, yorgunluk ve psikolojik problemlerde omurganın ve dolaylı yönden de vücudun anormal şekilde pozisyon almasına yol açıyor. Bunların sonucu olarak ta bozulan postürle birlikte sağlıkla alakalı artan şikâyetler başlıyor.
Vücut düzgünlüğünü etkileyen temel faktörlerin başında kaykıl diye tabir edilen oturma şekliyle omurganın farklı noktalarına gereksiz yük binmesi gelir. Sırt ve yakın bölge kaslarının kuvvetsiz olması, bu kaslar arasındaki uzunluk gerilim ilişkisinin bozulması da yapının korumasız hale gelmesine sebep olur. Ergenlik döneminde özellikle kız çocukların göğsü saklama çabası, ergenlikle birlik vücudun ani büyümesi ve kontrolünün zorlaşması, sırt çantalarını kullanırken hatalı taşıma pozisyonlarının kullanılması, estetik kaygılar nedeniyle çoğu zaman doğru olmayan ayakkabı seçimi, düzenli egzersiz alışkanlığının kazanılamamış olması, travmatik durumlar ve genetik olarak yatkınlık temel sebeplerdir. Bunların ilerleyen zamanda omurga eğriliği problemine yol açacaktır. Devam eden hatalarla birlikte ise omurganın olağan eğrilikleri bozulmaya başlar. Genetik alt yapısıyla birlikte skolyoz dediğimiz omurganın üç düzlemde de meydana gelen eğrilikleri başlayabilir.
Buradan ailelere düşen çocuklarını gözlemlemek anormal duruş ya da oturuşlarında uyarmak. Bahsettiğimiz hataların yapılmasını önlemek ve özellikle küçük yaşlardan itibaren banyo esnasında sırtındaki noktaların aynı doğrultuda olması ve omuz seviyelerinin hemen hemen birbirine yakın olmasına dikkat etmektir.Aktif olarak kullandığımız tarafın omuz seviyesinin biraz yukarda olması ise her insanda olan bir şeydir. Sağlıklı yaşam için her daim en önemli kural hastalığa yakalanmadan önce tedbiri almaktır. Bu yüzden rutin egzersizleri hayat boyu yapmak gerekiyor.
Sağlıklı, mutlu ve ağrısız günler dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.