EMANET VAZİFE ŞUURU
Emanet denince bunu, yalnızca dar anlamıyla, verilen bir şeyi bir süre için saklama şeklinde anlamamalıyız. Üstlenilen her türlü görev ve sorumluluk bizlerin üzerindeki bir emanettir.Bir görev üslenmiş mü’min gideceği yere mescide gider gibi davranır.Yaptığı her işin haram olmadığı sürece, ibadet olduğu şuurunda yapar.
Küçük hesaplar, küçük çıkarlar peşin de koşmadan, verilen bir görevi yerine getirme veya üzerine aldığı bir emanete en güzel şekilde riayet etme konusunda müslümanlara tam bir güven duyulmalıdır.Bizlere emanet edilen adı ne olursa olsun kurumları, hem çağın gerektirdiği bilgi ve donanımla güzelleştirmeye çalışırken bir yandan da şeffaflığı hesap verilebilirliği ilke edinip buna göre davranış sergilemelidirler.Devlet kamu kurumları daha iyi hizmet için rekabet edebilirler. Ama birbirine köstek olmak için rekabet etmezler. Kurumlar senkorize olmalı, birbirinin rakibi değil tamamlayıcısı olmalıdır.Çalışanlarda uyumlu ve dayanışma içerisinde olmak durumundadır. Nerede bir uyum ve ahenk varsa, orada mutlaka huzur vardır, hizmet vardır.Bunu yapmak hem kurum nezdinde, hem de millet nezdinde saygınlık, sevgi ve sempati kazandırır.
Uyumsuz, Karamsar, çelişkili, istikrarsız, kişilerin oluşturduğu kurumlar kuruluşların, topluma verecekleri hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla başkanından tüm kademelerine kadar, beyin ve uzuvlar gibi ahenk içerisinde, herkesin yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olduğu, kimsenin kimseye üstünlük ukalalık taslamadığı, kimsenin birbirinin ayağını kaydırmak aşağılamak için fırsat kollamadığı, düşüncelerin mertçe paylaşıldığı ve değer bulduğu bir ortamı hep beraber inşa etmelidirler.Aldığı vazifeyi en mükemmel yapmanın gayretinde ve temsil ettiği makamları çıkar aracı olarak değil, tüm insan kardeşlerinin, sorunlarını dinlemenin ötesinde çözüm bulmak, çözüm üretmek bir mecburiyettir.
liyakatsiz kifayetsiz olup bir işe talip olmamalı, bu büyük bir haksızlık ve vebaldir. Bunlar için en uygun görev verilmelidir. Hiç bir zaman bir kuruma kuruluşa aksesuar olunmamalıdır. Bu kuruma ve millete yük olmak demektir.Atalarımız ; “Bâr olma yâr ol” yani “Kimseye yük olma, herkese dost ol” sözü bu anlamda bir insanlık tecrübesi, bir onur cümlesidir. Ülkemizin milletimizin gelişiminde ,ahlak ,din, vicdan gibi temel değerlerin yanında, ekonominin iş hayatının ve sosyal yaşamın, kültürel ve sanatsal gelişmesinde, ahlaki temeller üzerinde yürümesinde öncülük edilmeli ve katkılar sunulmalıdır.Ben ve bencil merkezli ,olan insanlar ne kurumuna nede topluma bir katkı sunmaktan uzaktır. O sadece cebini ve midesini düşünerek yaşar .Ama daima açtır. Kaybetme korkusu ile yaşar ve hayat onun zindanı olur.
İbni Abbas dan rivayetle Peygamber as buyuruyor ki ; Bir kimse Müslümanların işlerinin başına gelirse veya tayin olursa,Bu şahsın iç dünyası iyi olursa Allah cc onun dış tarafına bir heybet nasip eder. Eğer göreve getirilen kişi elini iyi hizmetler için koşarsa, cömert olursa ve herkese yardımcı olursa destek olursa yönetilenler onu severler eğer vazife başında bulunduğu yeri iyi çalıştırırsa, Allah bu yöneticinin malına bereket verir, maddi imkânlarını arttırır. Başkan sorumlu kuvvetlinin karşısında zayıfa yardım ederse insafla davranırsa, Allah bu yöneticiye saltanatını verir. Eğer yönettiği insanlara adaletle hükmederse Allah cc ömrünü uzatır.
Rabbim, bizlere verilen emanetlerin hakkını liyakatle eda etmeyi ve yaratandan dolayı yaratılanlara hizmet eden iyi insanlardan olabilmeyi bizden sonra gelecek nesiller içinde hepimize iyilikle anılmak nasip eylesin.
SELAM VE DUA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.