EVDE SÜNNETULLAH HAKİM OLMAZSA GEÇİMSİZLİK OLUR
Kadın sokağa çıkalı dertler sıkıntılar çoğaldı. Kadının farz ilimlerden sonra en öncelikli işi eşine ve çocuklarına karşı sorumluluklarıdır. Eşini ihmal edeceği veya çocuklarını erteleyeceği bir iş için kadın cihat adıyla da olsa evini terk edemez. Zira bütün cihat meydanları, ancak kadınların evlerindeki görevlerini hakkıyla yapmasıyla doldurulabilir. En büyük cihat kadının çocuk yetiştirerek yaptığı cihadıdır. Kadın da öncelikli cihadını bırakarak önemli denebilecek bir cihada çıkamaz. Mecburi alanlar dışında fitnelerin çoğaldığı zamanlarda kadının dışarıda olması çalışması caiz görülmemiştir.. Farklı ortamlarda kadınlar anneliğini unutmakta ahlaki olarak yozlaşmaktadır.
İçinde yaşadığımız şu asırda, birçok aile yuvaları samimiyet ve muhabbetle kurulduğu hâlde, çok geçmeden eşler arasında geçimsizlikler, huzursuzluklar baş göstermede, yuvada sevgi ve muhabbet bağlarını gevşeterek, birbirlerine düşman olmakta, ayrılmak için mahkeme kapılarını aşındırmaktadırlar.
Erkek kavvam kadın itaatkârdır. kavvam; despot otokrat değil naz çeken yük çeken aile kurumunu ayakta tutan adamdır.
Niçin evlenen bazı fertler mutsuz oluyor veyahut çabucak boşanıyorlar?
Kapitalist ve modernist toplumda insanın kendisini haramlardan uzaklaştırması ve temiz toplum bulması bir hayli güç görünmektedir. Tercihler maddeperest, yaklaşımlar bencil olmaktadır. Bunu temizlemenin yolu ferdin sağlıklı bir iklimlendirme ile ev ortamını dış tehlikelerden koruyacak bir zırh geliştirmesidir. Mücadele ettiği emek verdiği bu ortamı dışa doğru da yansıtmalıdır.
Günümüzde birçok kimseler, maneviyattan ziyade, daha çok maddileşmiş, dini duygulara, İslâmî esaslara önem vermeyip, dinî, ahlâkî, bilgi ve terbiyeden uzaklaşmış olduklarından, birçok aile yuvalarında kadın ve erkeği birbirine bağlayan etkenler genellikle gelir, menfaat, servet ve makam gibi geçici şeyler oluyor. Kalbinde Allah korkusu, ahiret kaygısı olmayan kadın ve erkek, derhal ayrılmayı düşünüyor.
İşte maddî bağlarla örülen yuvalar, er geç dağılmaya maruz kalıyor. Hâlbuki aile yuvası, sevgi ve saygı bağlarıyla örülür. Bu bağın devamı ise, aile yuvasının iki kutbu ve bu kutsal müesseseyi destekleyen iki direk olan karı koca arasında, bu yuvayı ebediyen yaşatmak kastı ve bunun tek dayanağı olan çiftler arasında derin sevgi ve saygı ile Allah'ın, Peygamber'in emirlerine hakkıyla riayet ederek ömür sürmek ve yuvanın mutluluğunu bozan şeylerden sakınarak hareket etmeleri ile mümkündür.
Evlenmenin aceleye gelerek kadın ve erkeğin, işin ilk başında birbirlerini iyice araştırmadan yuva kurmalarıdır. Erkek ve kadının birbirini tanımadan, anlamadan, iyice sorup soruşturmadan, aceleyle evlenmeleri zararlı olabilir. Aceleyle yapılan evlilik örümcek ağına benzer, bunların örülmesiyle dağılması bir olur. Yuvayı oluşturan iki temel rükün birbirini anlamamış, tanımamışsa yuva yıkılır, samimiyet nefrete, aşk kine bürünür.
Kadın ve erkek Rablerine karşı borçlu oldukları gibi, ibadet vazifelerini vaktinde yaparak Cenab-ı Hakk'a şükürde bulunmaları yuvada ahengi sağlar, aksi takdirde, yuvayı mutsuzluk bürür. Şöyle ki, erkek, mümin ve dinine bağlı, kadın ise dinî ve ibadî vazifeleri hafife alır ve kocasının tembih ve nasihatlerini dinlemezse veya bunun tam tersi olursa, sevgi ve muhabbet duyguları sönerek geçimsizlik ve huzursuzluğa sebep olmuş olur. Namaz olmayan evde mutluluk, birlik, birbirini anlamak, bereket, muhabbet olmaz.
Kadın ile erkeğin, birbirlerinin cinsi zevk ve arzularını dindirmemesi, bu yolda birbirini ihmal etmesi de yuvada birçok tatsızlıklar, huzursuzluklar meydana getirir. Sevgi ve muhabbet bağlarını gevşeterek kadın ve erkeği birbirinden soğutur. Birçok boşanmaların bu sebepten olduğu ispatlanmış bir gerçektir.
Kadının kültür seviyesinin yüksek oluşu veya zengin oluşu sebebiyle erkeğine karşı kibir ve gururla büyüklük taslaması, tahsilinden, malının mülkünün çokluğundan bahsetmesi erkeğini rahatsız eder, kalbini kırar, sonunda geçimsizliğe ve huzursuzluğa belki de boşanmaya bile sebep olabilir.
Birçok ailelerde, huzursuzluğun meydana gelmesi, erkeğin yuvadan soğuyarak evden kaçması, harama kayması veya birlik bağını koparması, kadının idaresizliği, kocasına karşı hürmetsiz ve saygısız hareketi, kötü muamele, donuk ve asık çehre ile yüzünü buruşturması, keskin kılıç gibi dili ile boş yere çene çalması, onu incitmesi gibi sebeplerden doğmaktadır.
İmansız ve sabırsız fertlerin oluşturmuş olduğu ailelerde, sefalet ve geçim darlığı mutsuzluğa sebep olur.
Kadın gerek evinde ve gerekse ev dışında edep, hayâ kaidelerine, tesettür esaslarına riayet etmez, açık saçık, yarı çıplak dışarı çıkar, namahremden sakınmaz, tavır ve hareketinde hafiflik gösterirse, imanlı ve takvalı veyahut ta namuslu olan kocasını üzer ve yuvada huzursuzluğa sebep olur. Aynı şekilde tüm bunlar erkek için de geçerlidir.
Ailede, kadın ve erkeğin birbirlerini veya birbirlerinin ailelerini küçük düşürecek tavır ve hareketleri mutsuzluğa ve geçimsizliğe sebep olur.
Bazı erkekler sevgi ve muhabbetle yuva oluşturduğu hâlde kalplerinde Allah korkusu, ahiret inancı, aile sorumluluğu olmadığından şeytanın kulu, nefsinin esiri, heva ve hevesinin kurbanı olup gazino, meyhane gibi eğlence yerlerine, kumarhanelere ve diğer nice batakhanelere düşüp, ayyaşlıkla gününü gün etmesi yuvada huzursuzluğa sebep olur. Bunu birazda hanıma bağlamak yanlış olmaz. Halk arasında yuvayı dişi kuş yapar derler. Hanım cazibe merkezi olmayı yitirdiği anda erkek bunu başka şekillerde telafi yönüne gidecektir.
Ayrılığa kadar süren aile ocağının soğumasının sebeplerinden birisi de eşlerin evlilik öncesi, hayalî ve kavuşulması güç arzuları taşımalarıdır. Evlenince bu arzuların gerçekleşmediğini gören eşler, birbirlerine olan sevgilerini yitirir ve böylece bu mukaddes yuva yıkılmaya maruz kalır.
Taraflar arasında muhabbet: İki tarafın Allah’ın rızasına uygun bir şekilde takva hâlini artırması, birbirinin ruhuna girecek muhabbet damarları bulmaları. Mutlu olacak o kadar şey varken, mutsuzluğa mahkum olmak, şeytana bina yapıp şeytanla evde olmak gibi değil midir? Problemlerin çözümünde mihenk taşı sünnetullahtır. Allah ne der peygamber ne der dedin mi orada güller açar.
Sadakat: Zor zamanda taraflar birbirlerine karşı fedâkâr olacaklar. Örneğin, Peygamber Efendimiz’in, Hatice Vâlidemize nasıl bir sadakati vardı ki, onun vefat ettiği sene hüzün senesi dendi…
Karşılıklı saygı: Eşler arasında samimiyet olacak, laubalilik olmayacak. Vakar olacak, kibir olmayacak. Tevazu olacak, zillet olmayacak.
Sabır: Zira mizaçlar farklı olabilir. Birbirlerinin iyi yönlerini düşünecekler. Aralarında münakaşa olmayacak, olsa bile evlatların yanında olmamalı. Onlara bir zarar verilmemeli.
İhmal-Taraflar birbirlerinin vazifelerini ihmâl etmemeli.
Mutlu evlilikte temel prensip eşlerin birbirlerinden ayrı mutluluk anlayışları yanın da, birbirleriyle ortak olan mutluluk anlayışını da geliştirebilmeleridir. Evlilik içinde ortak çaba harcanmadıkça mutluluktan söz edilemez.
Sevgi bir kereye mahsus değildir. Bir hayat boyu ilmek ilmek örülmesi gerekir.
MUTLU OLUN MUTLU KALIN
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.