EYVAH DEMEDEN ALLAH DİYELİM
Allah c.c. buyurur, Gerçek şu ki; Biz sizi yakındaki bir azaba karşı uyarmaktayız. O gün herkes ellerinin önden gönderdiğine bakacak. Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden ise, büyük bir pişmanlık içinde, “Ah ne olurdu ben hesabı görülüp cezasını hakeden insan değil de, keşke toprak olaydım” diyecek.(nebe-40)
Doğru seçimlerin getirdiği hayır ve bereketlerin yanında, yanlış tercihlerin sebebiyet verdiği hatalar ve günahlar da vardır ki, bunların pek çoğu, kendi cinsinden tövbe ve istiğfar ile telafi edilmezse, nice gaileleri insanın başına açar ve onu çaresiz bırakır. Kader inancı çoğu kez yardıma koşar ve kul hatasından kaynaklanan üzüntü içinde, “Hayır ve bereket, Allah’ın takdir ettiği ve benim için seçtiği şeydedir.” der, teselli bulur. Fakat, iradenin hakkını verememe hüznüyle burkulduğu anlar olduğu gibi, beşeriyet muktezası olarak bazen de dudaklardan şu âh u vâh dökülür: "Keşke!.."
Keşke, bir temenni sözüdür.. .Hazreti Âdem (a.s.)’den bize kadar dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran ve bizden sonra da kıyamete hattâ öteki âleme kadar intikal edecek olan, belki sadece cennetliklerin cennetin kapısında çıkarıp atacakları fıtratımıza yerleşmiş bir sözdür.
“Keşke” demeyen yok gibidir.
- Kimisi çoğu zaman bir pişmanlığın akabinde “keşke” der inler.
- Bir başkası, henüz tahakkuk etmemiş olsa da gerçekleşmesini çok istediği şeyleri hatırlamakla telaffuz eder o hasret kelimesini.
- Bir diğeri, umduğunu bulamama, vaktini ve ömrünü değerlendirememe inkisarıyla dillendirir onu.
- Pek çokları, elindekilerle tatmin olmaz da daha iyi imkânlar, daha fazla dünyalık arzu ve isteğiyle refah, rahat ve lüks boyalı keşkeler seslendirir.
- Ve topyekün beşer, kıymetini bilemediği, elinden kaçırdığı nimetleri sonradan yâdeder; iç burukluklarını “keşke” hicranlarıyla mırıldanır.
“Keşke”lerle yaşıyor, “keşke”lerle ruhumuzu avuttuğumuzu sanıyoruz.
Oysa, “keşke” ruhumuza iyi gelmediği gibi daha da derin yaralar açıyor.
“Keşke”nin açtığı yarayı saracak olan “hayırlısı” diyebilmektir.
“Hayırlısı” diyebilmek yüzünü umuda dönmektir.
Mutluluk, geçmişin kayıplarına gözyaşı dökerek zamanı boğmak yerine umuda kanatlanmakla mümkündür.
Uyudukça uyuyası gelir insanın...
Yürüdükçe yürüyesi gelir. Yedikçe yiyesi, yemedikçe yemiyesi gelir. Okudukça okuyası ve yazdıkça yazası gelir.
Evde oturmaya alışınca, dışarı çıkmaya zorlanır insan. Sık sık dışarı çıkan evde oturamaz olur artık.
Mal biriktirmeyi severse insan, biriktirdikçe biriktiresi gelir. İnfak etmeye alışınca da, verdikçe veresi gelir.
İman bir kuştur yürekte... Zikirle ibadetle beslenirse büyür, yüreğin tüm hücrelerine doğru kanat çırpar. Zikirle beslenmeyen kuşlar uçar gider yürekten. Hiç haber vermez. Zaten ilgilenilmediği için gidişi de fark edilmez…
Namazı daima kılan biri için, bir vakti bırakmak fikri bile korkunçtur. Namaz kılmadıkça kılmayası gelir insanın. İlk bıraktığı zamanlarda duyduğu iç huzursuzluğu zamanla kaybolur.
Kimileri namahremin elini tutamaz, gözüne bile bakamazken, kimisi zinaya alıştıkça gözünde normalleşir.
Açıldıkça açılası gelir kadının, kapandıkça kapanası gelir. On sene önce diz üstü giysi giyemeyen bir kadın, bir bakarsınız kısa şortlarla geziyor. Bu yüzden deniz tatilinden dönen bir kadın daha açık kıyafetler giymeyi normal görür. Yırtıldıkça yırtılır hayâ perdesi. Önemsenmedikçe kaybolur…
Taviz verdikçe veresi gelir insanın. Dört parmak kısa pardesüden ne olur ki diye başlar, pardesü cekete, tuniğe döner…sonra yaşlılığa erişip aklı başına geldiğinde, keşke yapmasaydım der.!
Peki bu nasıl olur?
Ra’d suresi 11. ayeti hatırlayın: “…Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.” buyuruyor Rabbimiz.
Kim hangi yolu tercih ederse, hangi yola doğru adım atarsa Allah da onun istidadını o yöne doğru çevirir. Çünkü kişinin iyiye veya kötüye doğru attığı adım, o kişinin fiili duasıdır.
Kötülüğe meyleden insana, şeytan yaptıklarını süslü gösterir (Ankebût:38)
“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkar sakınırsanız; O size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir kavrayış verir, günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.”(Enfal:29)
Biz bir adım gidersek, on adım gelir ya Rabbimiz, bir yürürsek koşar ya; Öyledir işte, yaklaştıkça yaklaşası gelir insanın Rabbine, uzaklaştıkça uzaklaşası…
“Ey iman edenler, eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.”(Muhammed:7)
İslam adına kıllarını bile kıpırdatmayan, inanıyorum dediği halde hayatlarında Kur’an ve sünnetten bir iz bulunmayanlar, günahlardan zifte dönmüş kalplerini temiz sanırlar.
Besleyemedikleri için yüreklerinden uçup giden iman kuşunun kendilerini terk ettiğini hiç anlamazlar...
İnanç zayıfladıkça, idealler pörsüdükçe, mefkure uzak, çok uzakta kalınca kuruş duruşa hükmeder ve bozar. Fakat kuruşa göre duruşunu bozmayanlar eninde sonunda galip gelir. Kesin, net ve mutlak. Postmodern çağın modern insanları için kriterlerin başında kuruş gelir. "Duruş önemli de, kuruş olmazsa olmaz ki." dediler ve kan kaybı başladı. Tarihteki göz alıcı sayfaların hiçbiri kuruş sahibi insanlar tarafından doldurulmamıştır. Asıl olan doğru bir duruş sahibi olmaktır.
Haramlar her şeyi harap ediyor…
Ama hala haramdan hayır umanlar, hikmet arayanlar var…
Nedense bir türlü görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar…
Toplumun geleneği kayboldu…
İnsanın genetiği bozuldu…
Nesillerin geleceği karardı…
Yeryüzünde müslümanlar için en büyük felaket, iman ettiklerini yaşamayıp yaşadıkları gibi iman etmeye başlamalarıdır. Kişinin imanı aynı zamanda onun imtihanıdır. “İman ettiğini yaşamayan, yaşadığı gibi iman etmeye başlar!” Asrımızda genelde İslâm topraklarında özelde ise ülkemizde büyük savrulmalar yaşanıyor. Dünkü mücahidler önce müteahhitler, sonra müşahidler ve daha sonra da müsaitler oldular. İnsanlar durmadan amentü değiştiriyorlar. Kıbleler tümden seyyar, amentüler bigayr-i ayar. Yeni dönemin amentüsü, sapıklar ve sapkınlar tarafından gerçekleştirilen savrulmaların savunmalarıdır.
Bu savrulmaların savunmaları karşısında “Müslüman Kalabilme Dâvâsı”nın kaygısını taşıyanlar, sabitelerini tanımak ve onlara tutunmak mecburiyetindedirler. Aksi halde yolsuz, yurtsuz ve umutsuz kalmaya mahkûmdurlar.
Yinede ümidimizi canlı tutuyoruz.
Her kışın bir yazı her gecenin bir sabahı, her düşüşün bir kalkişi vardır. "Sanmasinlar yıkıldık sanmasinlar çöktük! Bir başka bahar için yaprak döktük..." Demiş şair. Çöküşü yaşayan insan, dirilişi de kendinde bulabilecek akıl, feraset, basiret gibi yeteneklere sahiptir. Yeter ki kuran ve sünneti baş tacı eylesin.
Hakiki mü’minler, insanların Allah’ın mesajlarını kabul etmelerini ve hak din etrafında toplanmalarını çok arzu ederler. Onlar, hayatlarını dini tebliğ ve temsile bağlar; Rablerini anlatabiliyorlarsa yaşamayı manâlı bulurlar; İlâhi davete tercüman olamadıklarını düşünürlerse yaşamayı da abes kabul ederler. Her gönle girebilmek, her kalbin bir beyt-i Hüdâ haline gelmesine vesile olabilmek için gayret eder; bu hedef istikametinde değişik yol ve üsluplar denerler. Şeytan ise, onların bu saf ve dupduru niyetlerini, halis gayretlerini bulandırmak, iman davasına komplolar kurmak, onun hakkında gönüllerde kuşkular uyandırmak ve hattâ onu temelden değiştirmek ister. Sen Allah ile işini görürsen, şeytan ve şeytani fikirler seni esir edemez.
O halde; Allah buyurur, Bu sûre, bu âyetler, bir öğüt bir uyarıdır. Allah'ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun iradesinin tecellisi içinde, kim kendi iradesini, tercihini kullanarak isabetli davranır, bunlardan faydalanır, öğüt alırsa, Rabbine giden bir yol, İslâmî bir hayat tarzı benimser.(insan suresi-29)
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.