Günümüzde STK lar ne alem.!
Hz. Ömer (R.A.) halife seçilince bir adam görevlendirir. O adam her gün gelir. Hz. Ömer’e ölümün var olduğunu birkaç defa hatırlatır.
Bir zaman sonra Hz. Ömer, adamın görevine son verip şöyle der:
Artık sakalıma ak düştü. Sizin ikazınıza ihtiyacım kalmadı.
Daima ölüm sonrasını düşünerek hareket eden Hz. Ömer’in yüzük taşında bile şu hadis-i şerif yazılıydı:
“Sana öğüt verici olarak ölüm kâfidir Ya Ömer!”
Niye bunu yazarak başladım;ölüm var ey stk başkanları.!
Cennet vatanı STK’larla ördük bir baştan birbaşa.
Daha önce hiç olmadığı kadar etrafımız sivil toplum örgütleriyle dolu.
Teker teker sayacak değilim. Fakat şu kadarını söyleyeyim: Etrafımızda olup biten olumsuzluklara mazeret oluşturamayacak kadar dernek, vakıf ve birlik var.
Üstelik bu kuruluşlar düne göre bugün oldukça iyi koşullara sahip.
Ne yazık ki toplumsal etki alanları için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
STK’lar hâkimiyet alanı oluşturmak isteyen küçük dünyalı insanların heveslerine hizmet eden yerler haline gelmiştir.
Bir şahıs, bir görüş ya da anlayış veya grubun mekânsızlıktan bunalmış hayallerine ortam oluşturmuştur.
STK’ların başındaki şahısların bir çoğunun kendi karakter, inisiyatif ve duygu durumlarını başında bulundukları dernek, vakıf ve kuruluşlara,odalar,borsalar vs sirayet ettirdikleri çokça rastlanan bir durumdur. Kuruluşları ilkeler değil mizaçlar yönetmekte, daha doğrusu yönettiğini zannetmektedir.
Birlik, dernek ve vakıfların başında ufku geniş, gönlü zengin, zihni berrak insanların bulunması emanete riayetkârlıktır. Emekli veya parası çok veya boş da kalmasın kabilinden insanları getirmek ciddiyet ve samimiyetten uzaktır.Ondan sonra aidiyet mülkiyete dönüşüyor,sonra ben gidersem burası biter mantığı işletiliyor.!
Adı “insan” olan bir teşekkül kurmuşsanız nereden ve hangi cihetten gelirse gelsin, diline, rengine, mezhebine ve meşrebine bakmadan her insanı oraya almak zorunluluğunuz vardır. Şayet “efradını cami, ağyarını mani” bir kuruluş iseniz o vakit teşekkülünüzün adı “Bazı İnsanlar” olmaya daha muvafıktır.
Belli bir amaç için bir araya gelmiş insanlarda önce dernek ve vakıfların ruhu ikame edilmeli, sonra o ruhu dünyaya yayma için gerekenler yerine getirilmelidir. Önce bina değil, önce ruh, sonra misyon ve mesuliyet en sonra da tabela.
Sivil toplum kuruluşları küçük iktidar odakları olmaktan çıkarılıp elini taşına altına koyabilme yürekliliği gerektiren teşekküller haline getirilmelidir. Güdülebilir olmak güçbirliği olamamak bir acziyettir.
Siyaseti, nemalanma aracı olarak gören,sürekli siyasetin içine dalan ,bugün a partisini yarın b partisinden görünen,zaman ve şartlara göre renk değiştiren, menfaat grupları hangi stk yı temsil eder.
Hâlbuki stk lar hangi meşrepten veya hangi iş kolundan olursa olsun, Ülke menfaatleri ve ümmetin geleceğini inşa etmede ortak hareket alanları oluşturup, ciddi manada, yol bulan yol açan bir yapı olmalı değimli?
Entelektüel ve kültürel birikimi oluşturmak, ülkenin geleceğini her konuda planlamak ve ortak menfaatler üzerinde buluşarak kaliteli ve nitelikli toplum ve insan yetiştiren bir yapı oluşturmak gerekmez mi.?
Toplumun zararına olan etkenlerin ortadan kaldırılması için mücadele etmek.
Halkın genel talep ve çıkarlarını, haklarını korumak için çalışmalar yapmak değimli.?
İstisnalar dışında çoğunun ne üyelerine, ne bulundukları kente, ne topluma, ne de insanlığa bir yararı var.
Makam aracı sahibi olmaktan, protokole girip sosyal çevrelerini genişletmekten, koltuğun gücüyle kendi reklamlarını yapmaktan, siyasi istikbal peşinde koşmaktan, kişisel sorunlarını çözmekten, meydanlarda arzı endam etmekten başka yaptıkları bir şey yok!
Dolayısıyla gerçek anlamda ne etki alanları var, ne de toplumun yaralarına merhem olabiliyorlar.
Böyle olunca da bol bol goygoyculuk, faydasız ve nafile işlerden öteye maalesef geçemiyorlar.
Kahvaltı, yemek, suya yazılan ziyaret, bir elin verdiğini öbür elin görmemesi gereken iyiliklerin köpürtülerek servis yapıldığı bültenleri yayınlamak mı? Marifet.
Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmi kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan kuruluşlardır.
Böyle anlayıp hayata geçirdiğimiz de, inanıyorum ki, ciddi yol alacağız. Yoksa böyle güdülebilir olup ülkemize ümmeti Muhamme de ciddi bir katkı sağlamadan hesap gününe gideceğiz.
İnancı,bilinci,direnci olan;iddiası,ideali,iradesi bulunan;sırasında risk ve insiyatif alabilen,itirazı,itaati,isyanı yerine göre ortaya koyabilen,ümmetin menfaatini gözeten bir özellikte stk yöneticileri olmalı.Böyleleri varsa onlara selam olsun,helal olsun.
Önce Hılfulfudul ruhu, sonra Hılfulfudül derneği. Önce başkasının hakkını koruma bilinci, sonra bu bilince sahip olanları müşterek hareket etmeye sevk edecek bir çatı.
Son söz;KENDİSİNİ BİR ŞEYİN MERKEZİNDE GÖREN KİMSE ASLINDA O ŞEYİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR..
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.