Hırslarımıza mağlup olmayalım.
Arzularını hırslarını ve menfaatlerini öne alanlar, Allah’ın her şeyi vermesini ama emir vermemesini isterler. Bazıları da Allah’a kulluğu, dünyalık elde etmenin vasıtası sayarlar. İşler iyi giderse sevinir, dine sarılırlar. Kötü giderse umutsuzluğa kapılır, yoldan çıkarlar. Bunlar dine, doğru olduğu için değil, menfaatlerine uygun düştüğü için uyarlar. Menfaatleri değişti mi kararları da değişir. Onun için bunlara kararsızlar demek uygun olur.
Allah Teâlâ c.c.bunlarla ilgili olarak şöyle buyurur:
“İnsanlardan kimi Allah'a sınırda kulluk eder. Eline bir imkân geçse rahatlar; başına bir sıkıntı gelse yüz çevirir. Böylesi dünyayı da kaybeder âhireti de. Apaçık kayıp budur işte.(hac suresi-11)
Tamah ise, ”Aç gözlü davranmak, haddinden fazla istemek, gözü doymamak, şiddetle istemek, ifrat derecede arzulu olmak” gibi anlamlar taşımaktadır.
Kuşun öğüdünü anlayalım.
Tamahkârın yakaladığı küçük kuş der ki:
– Beni ne yapacaksın?
– Kesip yiyeceğim.
– Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur. Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum.
– Nasihatleri söylersen seni bırakırım.
– Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca, üçüncüsünü de karşı tepeye varınca söylerim.
– Peki birincisini söyle!
– Elinden çıkan şeyin hasretini çekme!
– İkincisi ne?
Kuş, ağaca konunca der ki:
– Olmayacak şeye inanma!
– Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki:
– Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin, bu incilere malik olacaktın.
İnci sözünü duyar duymaz, tamahkâr, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki:
– Haydi üçüncüsünü söyle!
– Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?
– Söyle belki bunu unutmam.
– (Elden çıkan şeye üzülme) dedim, beni bıraktığına üzüldün, (Olmayacak şeye inanma) dedim. Etimle, kemiğimle, 100 gram gelmezken, kursağımda elli gramlık iki tane inci olduğuna inandın.
– Üçüncü nasihati söylemeyecek misin?
– Ahmağa nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sağır eder. Hakikati görmeye mani olur.
“İnsan oğlu yaşlansa da onda iki şey genç kalır: Hırs ve haset.’’demişlerdir.
Hz Ali ra buyuru ki, Tamah cahillerin kalplerini hafifleştirir, yerinden söker; arzular, onu rehin alır; hileler, onu bağlar.
Cenabı hak c.c. buyurur.
“ Hırslı insanın kendisine bir şer dokunduğu zaman aşrı sızlanır, feryat eder, dayanamaz, başkalarından yardım bekler. Bir hayır, yararlı bir işe kavuştuğunda, kıskanır. Kıskançlığından dolayı kimseye bir şey vermek istemez. Ağladığı sızlandığı günü hemen unutur. Biraz güç kazanınca da, kimseye bir habbe, hiçbir şey vermek istemez. Hayra mani olmak için sımsıkı bir afacan kesilir. Hayra arkasını döner. Eline geçeni yığmaya, saklamaya çalışır.” ( Mearic süresi 19-21. Ayetler)
Kur’an’a göre, insanı bu dünyaya ihtirasla bağlayan ve ona ölüm sonrasını unutturan bir mülkiyet bilinci sakattır. Mal ve mülkün insanı ölümsüz kılacağını zannetmek ise, büyük bir aldanıştır. Öyleyse insan sınırsız ihtirasa kapılıp kendini malla tanımlamaya kalkışmamalıdır. Çünkü bu durum, insanı büyük ölçüde İslam’ı kavrayış ve yaşayıştan uzaklaştırır. İşte bu yüzden çoklukla övünme ve savunma anlamsız bir iş olup Allah katında hiçbir değer taşımamaktadır.
Dünya ya aşırı tamah, kemâle erememiş ham nefisler için, su gibi görünen aldatıcı bir seraptan ibârettir. Çocukların heves ettiği bir elma şekeri gibidir ki, dışı tatlı bir renk cümbüşü olsa da, içi ekşi ve çürüktür. Allah katında dünyanın, bir sineğin kanadı kadar bile değeri yoktur. Dolayısıyla Allâhʼın değer vermediği dünyaya kıymet verip âhireti unutan kimseye, Allah da değer vermez.
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.