KALBLERİMİZİ KONTROL EDELİM.
Cenâb-ı Hak :“Onlar, sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bunun için onlar (hakikate) geri dönemezler.” (Bakara, 18)
“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve âhirette) büyük bir azap vardır.” (Bakara, 7) buyurmaktadır.
Ayette geçen mühürlü ve kilitli kalbe sahip olanlar, hakikat ve hayra karşı kapıları kapanmış, insani ve manevi hayatla alakaları kesilmiş kimselerdir. Kalplerindeki kilitlerin açılması da ancak unuttukları Allah’a kalmıştır. Böyle bir duruma düşmemek için Allah kullarını ikaz eder:
“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın! Onlar, yoldan çıkan kimselerdir.”(Haşr, 19)
İnkarcıların kalpleri mühürlü, münafıkların da hastalıklıdır.
Rasul-i Ekrem’in “Dikkat edin! Bedende bir et parçası vardır. O sağlam olursa bütün beden sağlam olur, ama bozuk olursa bütün beden bozulur. Dikkat edin! O et parçası, kalptir!” (Müslim, Müsakat, 107.) sözleriyle bildirdiği üzere kalbin bozulması vücudun da bozulması demektir.
Kalbin bozulmasın da üç şey öne çıkar.
Birisi genetik etkendir. Kimi maddi veya zihinsel kusurları genetikten getiririz. Diğeri maddi yaşama biçimimizden kaynaklanır. Bilhassa dengesiz beslenen, uykucu, tembel veya zehirli çevreye maruz kalan insanın biyolojisi bozulur, organları hastalanır. Üçüncü hastalık şekliyse beyni/düşünceyi/idraki/duyguları kullanma şeklinden kaynaklanır. İşte en önemli ve en yaygın psikolojik/manevi hastalık sebebi bu üçüncü kanaldır.
Genetik hastalık sebeplerine karşı elden pek bir şey gelmez. Biyolojik sebeplerden de Hz. Peygamberin (a.s.) sünnetine uygun yaşayarak korunabiliriz. Üçüncü hastalık türünün çaresi de yine kalbin İlahi ahlak çerçevesinde yönetiminde gizlidir.
İnsan kalbiyle yaşar ve yaşamın tadını kalbinde duyar. Üzüldüğünde kırılan kalbi sevindiğinde hızla çarpmaya başlar. Korkular, kaygılar, bitmek bilmeyen acılar bu latif varlığı yorarken zarafet, letafet ve muhabbet ona ferahlık ve dinginlik verir. Kin ve nefretin karanlığında katılaşan kalp, sevgiyle yumuşar, inşirah bulur. Sevgilinin dilinden dökülen bir acı söz, hançer gibi saplanır da bağrına, samimiyetle sarf edilmiş bir güzel kelam yaralı kalbe deva olur.
Kirlenme bir kalp hadisesidir. İnsan, ancak kalben kirlendiği zaman bir kirlenme duygusu içine girer. Eliniz kirlenir, yıkarsınız, bir daha bir daha yıkarsınız, temizlik duygusuna ulaşırsınız. Elbiseniz kirlenir, ayağınıza çamur bulaşır, başınızdan aşağıya çamur yağar... Bunların hepsinden kurtuluş için su ve sabun yeterlidir.
Ama kalp kirlenmesi.İşte oradaki kirlenmeyi su ve sabun gidermiyor.Eliniz bir masum kanına bulaşmışsa, bir ton su ile yıkasanız, elinizde en küçük kan lekesi kalmasa, gene de kirli hissedersiniz kendinizi. Çünkü masum kanın lekesi yüreğe kazınır ve o, ellerde silinmez bir leke hissi bırakır.
Bir şey çalmışsanız ellerinizle, gözlerinizle bakılmayacak bir şeye bakmışsanız, ayaklarınız sizi kalbi gölgeleyecek yollara sürüklemişse... Kalb de kir kümelenmeleri oluşur. Bu da kalbin ölümüne sebep olur.
Mevlana Hazretleri buyurur:
“İnsanların çoğu, bedenlerinin ölümünden korkarlar. Asıl korkulması gereken husus, kalplerin ölümüdür.”
Kalbi diriltmenin yolu, haşyettir havf tur. Yani ömür boyu korku ümit arasında kulluk. Kullukta sebat etmek. Kalbi marazlı hale getirecek her türlü, fısk, fücur, kibir, riya, ucub gibi hastalıklardan uzaklaşmak.
Her an Allah c.c. ile beraber Allah c.c. görüyor şuurunda bir anlayış ile hareket etmek.Sen onu görmüyorsan da o seni görüyor. Kur’an’la peygamberle dirilmek. İbadetlerdeki gevşekliklerin kalbin manevi dengesini bozduğunu unutmamak.
İbadetlerdeki dengesizlik veya tembellik aslında dünyevi hastalıklarında başlıca sebep olduğunu hatırda tutmak. Çünkü sen hak ile meşgul olmazsan batıl seni istila eder, sana farklı meşguliyetler yaratır.
“İman edenlerin, zikrullah ve Hak’tan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin huşu içinde ürperme zamanı henüz gelmedi mi?” (Hadîd, 16)
“Kalpler, ancak Allah’ın zikri ile itmi’nana erer!” (Ra’d, 28)
“Ey îmân edenler! Allah’ı çokça zikredin!..” (Ahzâb, 41)
Rasulüllah’ın dilinden düşürmediği şu dua bizlerin de en büyük yardımcısı olacaktır: “Ey kalpleri bir hâlden bir hâle çeviren Rabbim, benim kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizi, Deavat, 89).
Zira “O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak, Allah’a kalbiselim ile gelenler müstesna!” (Şuara, 26/88-89.)
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.