EMPATİ VE SAĞDUYUNUN TOPLUMSAL ÖNEMİ
Uzman Psikolog, Hukukçu ve Sosyolog Gani Eser son zamanlarda yaşanan şiddet olayları çerçevesinde toplumsal şiddetin nedenleri hakkındaki görüşlerini açıkladı.
25 Ekim 2015 Pazar 11:07
Toplumsal Şiddetin Analizi
Mantığından çok duygularıyla hareket eden bir toplumda yaşıyoruz. Takım tutar gibi siyasi parti tutuyor, liderleri ilahlaştırıyor ve eleştirilere tahammül edemiyoruz. Parti programlarını okumak yerine politikacıların vaatlerine inanıp oy vermeye gidiyoruz. Medyanın pompaladığı her habere inanıp ona göre tavır belirliyor, bizim gibi düşünmeyen herkesi düşman ilan ediyoruz.
Demokrasi insanoğlunun bulduğu en iyi yönetim biçimidir. Farklı görüşlere saygı ve tahammül gerektiren bu rejimle yönetildiğimiz, diktatörlük gibi bir sistemde olmadığımız için çok şanslıyız. Darbelerle kesintiye uğrayan demokrasimiz cumhuriyetin ilanı ile aynı yaşta olsa da demokrasi kültürünün henüz tam olarak olgunlaştığını söylemek pek mümkün değil.
Günlük yaşamda, birebir ilişkilerimizde kullanmadığımız empatiyi, bir topluluğa ait olma ihtiyacımızı gidermek için tuttuğumuz takımın ya da görüşlerini beğendiğimiz siyasi partinin bir üyesi olduğumuz zaman kullanmamızı beklemek hayalcilik olur.
Karşımızdakinin görüşlerini anlamaya çalışmak, olaylara onun penceresinden bakmaya çalışmak eğitim ve kültüre verdiğimiz önemle bağlantılı olduğu ve ne yazık ki bu konuda ulus olarak sınıfta kaldığımız için bir temenni olmaktan öteye geçemiyor.
Uzun süreli ve sistemli uygulanan politikalarla uyuşan, tepki göstermeyen, eğitimsiz, kültürel değerlerinin içi boşaltılmış toplumlar kendilerinin yerine karar veren biri arar ve karizmatik liderin ortaya çıkmasıyla da sorgulamadan onun peşine takılırlar. Ortadoğu’daki ülkeleri ve yönetim biçimlerini düşündüğümüzde bu görüşün doğruluğunu da anlamış oluruz.
Biz cumhuriyetin kazanımlarıyla; hoşgörünün, anlayışın, birlik ve beraberliğin hâkim olduğu bir toplumken, bugün ne yazık kicinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, mezhepçilik gibi ayrıştırıcı, bölücü bir anlayışın egemen hale geldiği bir ülke haline geldik. Gidişatımızın iyi olmadığının farkında bile değiliz belki de. İnsanlar öldürülürken alkışlayan, bundan haz alan insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz.
Bu toplum dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar farklı renklerin birleşiminden oluşuyor. Ait olduğumuz kültür, kendimize yakın hissettiğimiz siyasi görüş, ırkımız, cinsel kimliğimiz bizi körleştirip farklı olanlara karşı nefret duygusu yaratıyorsa durup düşünmenin zamanı çoktan gelmiştir.
Hoşgörü ve empatinin yeniden hâkim olması ve farklı düşüncelere sahip bireylerin kardeşçe yaşayabilmesi için her vatandaşımıza büyük görevler düşüyor. Gemi su almaya başladı. Ya el birliği ile suları boşaltıp, hasarı onaracağız ya da birlikte batacağız.
Önce eşimize, çocuklarımıza sonra komşularımıza, iş arkadaşlarımıza saygı ve anlayışla yaklaşabilirsek, onları dinleyip anlamaya çalışabilirsek hoşgörü ve empatitoplumsal kurtuluşumuz olacak; bizi birbirimize kenetleyen değerleri yeniden hatırlayabileceğiz.
Yıllardır politikacılardan beklediğimiz bu yapıcı tutum tam tersine ayrıştırıcı bir hale gelmişse, artık birey olarak müdahale etmek ve kendimizden, ailemizden, yakın çevremizden başlayarak hoşgörü dalgasının tüm topluma yayılmasını sağlamaktan başka şansımız yok. Çünkü başka Türkiye yok..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2013 Güvenli Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.