22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara5°C

İNSANLIĞIN CORONO TESTİ

Ali İhsan Ersöz

12 Aralık 2020 Cumartesi 13:21

İNSANLIĞIN CORONO TESTİ

Müminlerin bazen doğal afetler ve sıkıntılarla imtihan edildiğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Yüce Allah, “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele” buyurur. Dinî metinlerde doğal afetlerle ilgili bir açıklama yer alıyorsa bu bir inanç meselesidir. Ayrıca doğal afetin keyfiyeti yorum ve tefsir konusudur. İlahî bir açıklama olmadan doğal afetlerle ilgili söylenecekler ise zan olmaktan öteye geçmez. İnsanların bu konudaki yargıları, inanç ve kanaatlerinin bir yansımasıdır. Bunun dışında Yüce Allah ile varlık arasındaki ilişki ve onun varlığa müdahalesi bizim ihata edebileceğimiz bir iş değildir. Bu sebeple Allah’a ait olanı Allah’a, kulun sorumluluklarını kendi imkânları çerçevesinde kula ait olmak üzere değerlendirmek gerekir.

İnsanlık bugüne kadar deprem, kasırga, çığ, toprak kayması, sel baskını, yangın, salgın hastalık, çekirge istilası gibi birçok felâket yaşamıştır. Bu olayların büyük can ve mal kaybına sebebiyet verdiği, hatta dünya tarihinin akışında önemli etkiye sahip olduğu muhakkaktır. Can ve mal kaybında insanın ihmâli gibi etkenleri de unutmamak gerekir. Allah Elçisi’nin (sas) “Deveni bağla, sonra Allah’a tevekkül et” (Tirmizî, “Kıyame”, 60) sözü prensibimiz olsa bu kayıpların azalacağı aşikâr. İhmalkârlığın dışında istismar ve haksız kazanç elde etmek için yapılan yanlışlar ise ayrı bir problem.

İnsanlığın karşılaştığı her felâketten sonra meydana gelenlerin ilahî bir cezalandırma olup olmadığı hususunda polemikler yapılır. Bazen insanların söyledikleri kırıcı sözler, acı çeken mağdurlar için incitici olabilmektedir. Felâketlerin ilahî cezalandırma olarak meydana gelip gelmediğiyle ilgili kesin yargıda bulunabilmek ancak ilahî bir bildirim varsa mümkündür. İlahî bildirim olmayan bir konuda insanların söyledikleri ise kendi tahmin, yorum ve zanlarından ileri gitmez.

Hem Kur’an’da, hem de diğer dinî metinlerde Yüce Yaratıcı’nın iradesine karşı çıkanları doğal afetlerle cezalandırabildiğine ilişkin örnekler yer alır. Rabb’in emirlerine itaatsizlik yapan İsrailoğullarına ceza sadedinde salgın hastalıklar zikredilir:

“Rabb’e sırt çevirmekle yaptığınız kötülükler yüzünden el attığınız her işte O, sizi lanete uğratacak, şaşkına çevirecek, paylayacak. Sonunda üzerinize yıkım gelecek ve çabucak yok olacaksınız. Rab, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede sizi yok edinceye dek salgın hastalıkla cezalandıracak. Veremle, sıtmayla, iltihapla, yakıcı sıcaklıkla, kuraklıkla, samyeliyle, küfle cezalandıracak. Siz yok oluncaya dek bunlar sizi kovalayacak. Başınızın üstündeki gök tunç, ayağınızın altındaki yer demir olacak. Rab siz yok oluncaya dek gökten yağmur yerine ülkenize toz ve kum yağdıracak” (Kutsal Kitap, “Yasanın Tekrarı”, 28/20-24).

Uzun asırlar boyunca salgın hastalıklar insanlık tarihini etkileyen, çok korkulan önemli gelişmeler olmuştur. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan salgınlar, bir ülkenin ekonomisini ve demografik yapısını ciddi anlamda etkileyebilmiştir. Bu durum tabii olarak gıda temininde zorluk yaşanmasına ve pahalılığa sebep olmuştur.

TARİHTE SALGIN HASTALIKLAR.

Geçmişte meydana gelen birçok taun salgınından söz edilir. Bunlardan biri Allah Elçisi’nin (sas) yaşadığı dönemde, 627 yılında meydana gelmiştir. Şireveyh adı verilen bu taun Sasanilerin başkenti Medain’de görülmüştür.

Hz. Ömer (ra) döneminde, 639 yılında meydana gelen Amvas veba salgını Suriye bölgesindeki Müslümanların faaliyetlerini ciddi anlamda etkilemiştir. 20 binden fazla insanın öldüğü bu taun sırasında Ebu Ubeyde b. Cerrah, Muaz b. Cebel gibi ashabın ileri gelenlerinden vefat edenler de olmuştur. Aynı yıl etkili bir kıtlık da yaşandı.

670 yılında Kufe’de bir taun vakasıyla karşılaşıldı. Muğire b. Şu’be bu taundan etkilenmemek için Kufe’den ayrıldı. Salgının etkisi geçtikten sonra döndüyse de hastalık kendisine bulaştı ve bundan dolayı vefat etti.

685 yılında Mısır’da ortaya çıkan taun da çok sayıda insanın ölümüne sebep olmuştur. Bundan iki yıl sonra, Abdullah b. Zübeyr’in hilafeti döneminde 687 yılında Basra’da oldukça etkili bir taun daha ortaya çıktı. Birçok insanın ölümüne sebep olduğu için sel sularının önüne geleni sürüklemesine benzetilerek Carif Taunu diye anılır. Bu taundan üç günde 70 biner kişinin öldüğü söylenir. Yine bu taunda Enes b. Malik’in Basra’da ikamet eden çocuklarından ve torunlarından 80 kişinin hayatını kaybettiği anlatılır. Sayılarda biraz abartı olsa da anlatılanlar taunun çok etkili olduğunu göstermektedir.

698 yılında Şam bölgesinde ortaya çıkan taunun da tesiri kuvvetli olmuş, neredeyse bütün ahalinin ölüp gitmesine yol açmıştı. 706 yılında ortaya çıkan Feteyat taunu Basra, Vasıt ve Şam’da etkili oldu. Feteyat denmesinin sebebi, ilk önce genç kızlarda ve kadınlarda görülmesiydi.

725 ve 733 yılında Şam’da şiddetli taun salgınları yaşandı. 734 yılında ise Şam ve Irak bölgelerinde, özellikle Irak’ın Vasıt şehrinde etkili olan bir taun görüldü. 735 yılında tabiin müfessirlerinden Katâde b. Diâme el-Vâsıtî taun sebebiyle Vasıt’ta öldü. Etkisi azalsa da bu taunun birkaç yıl sürdüğü anlaşılmaktadır.

Emevi halifesi III. Yezid b. Velid’in 744 yılında -başka sebeplerin yanında- kendisine isabet eden taun sebebiyle vefat ettiği söylenir. Yine bu dönemde Harici liderlerinden Said b. Behdel’in taundan hayatını kaybettiği, bunun üzerine onun yerine Haricilerin başına son Emevi Halifesi II. Mervan döneminde isyan ederek yönetimi epey meşgul eden Dahhak b. Kays eş-Şeybani’nin geçtiği anlatılır. III. Yezid ile Said’in ayrı zamanlarda ve yerlerde öldüklerinden hareketle bu taunun geniş bir bölgede etkili olduğu anlaşılmaktadır.

749 yılında Basra ve çevresinde etkili olan bir taun salgınının üç ay sürdüğü ve bu sürede her gün yaklaşık bin kişinin hayatını kaybettiği anlatılır. 911 yılında Faris bölgesinde meydana gelen taunda ise 7 bin kişi vefat etmiştir.

Korona gösterdi ki; devletler yeryüzünü cennete dönüştürebilir ve insanlar cenneti kazanabilirler.

Nasıl mı? 

Dünya, insanlık tarihinde hiç yaşamadığı bir dönemi yaşıyor. Yerden yere etkisi ve etki şiddeti ve süresi değişse de, beş aydır gözle görülmeyen bir virüs dünyaya ve dünya hayatına şekil veriyor.

Devletler korona korkusu ile ekonomik, sosyal, siyasal hayatlarını etkileyen olağanüstü tedbirlere başvuruyor. Öyle ki, bu tedbirlerden dolayı bazı ülkelerin ekonomisi çökme noktasına geldi. Korona, dünya üzerinde en güçlü ekonomiye sahip devletlerin hazinelerini boşaltmak üzere.

İnsanlar (hadi diyelim bütün insanlar Allah’a inanmıyor, bari inanlar ve biz Müslümanlar) olarak, Korona’dan korktuğumuz kadar Allah’tan korksaydık, Korona’nın korkusu ile ağzımızı maske ile kapattığımız gibi, harama ve günaha karşı da ağzımızı aynı hassasiyetle kapatsaydık,Veya Korona’ya kaşı önlem kapsamında evlerimize kapandığımız ve evlerimizin kapısını kapattığımız gibi, günaha ve harama karşı da evlerimize kapansaydık ve evlerimizin kapısını kapatsaydık,dokunduklarımızdan korona bulaşmış olabilir korkusu ile sürekli ellerimizi yıkadığımız gibi, tövbe ve istiğfar ile ellerimizi günahtan yıkasaydık, ekonomik daralmadan korktuğumuz kadar,yediğimiz ve içtiğimizin haram helal olduğuna dikkat etmiş olsaydık,rahat ve  cennete giden bir hayat bizi bekliyor olabilirdi.. 

Allah’a olan tevhit inancımız toplumda,  şahsımızda ve millet olarak bünyemizde tam olarak yerleşmediği ve olgunlaşmadığı için, gözle göremediğimiz ve icabında üretilecek bir aşı ile yok edilecek olan  küçük bir virüsten korktuğumuz kadar, maalesef Allah’tan ve Cehennem ateşinden korkmuyoruz..

Gücün ve kuvvetin Allahın olduğunu unutan toplumlarda ki, şımarıklıklar neticesi Allah c.c. kendini hatırlatıp, toplumun kendine gelmesi hususunda toplumsal tesiri olacak, hastalıklarla insanlığa ölümü ahreti hatırlatır.

O zaman bize düşen tüm sıkıntı ve imtihanlara rağmen, corono da aldığımız tedbirleri, günahlar hususunda da almamız, kendimize ve ailemize bir zırh geliştirmemiz gerekiyor. Sonra Allahın azametine, rahmetine, sığınıp kulluk bilinci içerisinde yaşantımızı gözden geçirmek, hudullaha zarar vermeden,fert ,aile ve toplumsal hayatımızın muhasebesini yapmak, haramlardan uzaklaşmak, Allahın ol dediği yerde olmak, dur dediği yerde durmak, öl dediği yerde ancak Müslüman olarak can vermek şuurunda yaşam sürmeliyiz.

Gerisi imtihan bugün corona yarın başka bir şey. Dünya imtihanını bir şekilde kazanma mücadelesi. Ölüm bir şekilde bizi bulacak onun zamanını Allah tayin eder hastalıklar birer sebeptir.

Çünkü Mü'minun Suresi, 43. ayet: Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ümmetlerden hiçbiri, kendisine tespit edilmiş eceli ne öne alabilir, ne erteleyebilir.” (Mü'minun Suresi, 43. Ayet)

Rabbim cümle hastalara şifalar, müminlere tevhidi bir istikamet lütfeylesin.

Selam ve dua

Kaynakça:

İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İsmail b. Ömer b. Kesir ed-Dımeşkî (ö. 774/1373), el-Bidâye ve’n-Nihâye, I-XV, Dâru’l-Fikr, 1407/1986.

Eṭ-Ṭaberî, Ebû Ca’fer Muḥammed b. Cerîr b. Yezîd el-Âmilî (ö. 310/923), Târîḫu’r-Rusul ve’l-Mulûk, ve Ṡılatu Târîḫ eṭ-Ṭaberî, I-XI, Dâru’t-Turâŝ, Beyrut 1387/1967.

Varlık, Nükhet, “Tâun”, DİA, https://islamansiklopedisi.org.tr/taun (12.02.2020).

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.