22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara6°C

İSRAF ETME İNSAF ET

Ali İhsan Ersöz

02 Ocak 2018 Salı 11:02

İSRAF ETME İNSAF ET

Bizim (yani imkânı elveren dindar Müslümanın) hayatımız israf!
Servete, şöhrete, iktidara kavuştuk kavuşalı, bir de kapitalizmin önerileri doğrultusunda kendimizi dönüştürüp “israf haramdır” uygulamasından “tüketim toplumu”na geçtik geçeli, tükete tükete tükenmeye başladık! 
Yaşamak için ihtiyacımız olmayan pek çok şey, “tüketim” alışkanlığımız yüzünden gözümüze “zaruri ihtiyaç” gibi görünüyor...
İmkânımız nispetinde evlerimizi eşya ile doldurduk: Bize ve çocuklara “yaşam alanı” kalmadı! Bir yanımız yemek masası, bir yanımız vitrin, bir yanımız orta masa, sehpa, fiskos ve devasa koltuklar: Bazen ruhumuz sıkılıyor.

Âhiret kazancı için sarfedilmeyen, kalıcı ve sürekli âlemin nimetlerini kazanmaya vasıta kılınmayan geçici hayat, sadece çocukları aldatan ve insana yorgunluktan başka bir şey vermeyen hallerden ibarettir.

Ne hazindir ki, dünyevîleşme ve maddecilik salgınının kol gezdiği günümüzde, her şeyi materyalist bir zihniyetle değerlendirmeye alışmış olan bâzı çevrelerde, insanın şeref ve kıymeti; para-pul ve makam-mevkî ile ölçülür hâldedir. Düğünler, sünnetler, cenazeler de âdeta bunun test edildiği yerler durumundadır. Hâlbuki insanın izzet ve şerefinin ölçüsü; her hâlükârda İslâm şahsiyet ve karakterini muhâfaza etmesidir, yani îmânıdır, takvâsıdır, güzel ahlâkıdır.

Lüks yaşama düşkünlüğü, düğün, sünnet ve sâir kutlama ve eğlencelerde sergilenen nefsânî ve şehvânî manzaralar, yapılan israflar, civardaki hastaları, bebekleri, mahzun, gamlı ve yorgun gönülleri düşünmeden, kul hakkı çiğnediğini aklının ucundan bile geçirmeden patlatılan silâhlar, havâî fişekler, maytaplar, rahatsız edici müzik çığlıkları vs…

Bütün bunlar, dünyevîleşme ve yabancı kültür istîlâsının toplumumuzdaki menfî tesirlerinden birkaçıdır. Bizim dînî ve millî örfümüz içinde böyle aşırılıklara yer yoktur. 

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Sevininiz ve sizi sevindirecek şeyler ümid ediniz. Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de yarışa girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum” (Buhârî, Rikak 7; Müslim, Zühd 6.)

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadid, 20)

“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır.” (İbn-i Hanbel, IV, 
Zîrâ ticâretteki para kazanma ihtirâsı, nefsin zebûnu olduğu korkunç handikaplardan biridir. Muhteris kimse, bir testiye benzer; karnı dolsa da ağzı kapanmaz. Hâlbuki bir testiye deryâlar boşaltmaya kalksan, istiâbından fazla ne alabilir? Yine muhteris, bir ocak, soba veya mangal gibidir ki, ona odun ve kömür gibi yakacaklar yığıldıkça, işbâ hâline gelip sönmez; bilâkis alev ve harâreti artar. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, muhteris insanın hâlini şöyle ifâde buyurur:

“Âdemoğlunun iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun içini (karnını) topraktan başka bir şey dolduramaz.” (Buhârî, Rikâk, 10; Müslim, Zekât, 116)

Bu düşkünlüğü dolayısıyla insanoğlunun ticârette yaptığı hîle ve düzenbazlıkların haddi hesabı yoktur. Bu yüzden nice kavimler batmıştır. Yine de bu dünya akıllanmayan nice gaflet yolcularıyla doludur. Sınırsız zenginlikleri dolayısıyla infak, zekat ve muhtelif hayr u hasenât ile fakir, garip, kimsesiz, dul, yetim ve muhtaçları gözetecekleri yerde onların haklarını bir vampir iştahıyla gasbedenler, tarih boyu hiç eksik olmamıştır.

Halbuki Allah cc verdiği nimetleri,öncelikle Allah c.c. yolunda kullanmak ve harcamak durumundayız.Gücü yettiğince herkes, ümmetin manevi şahsına katkıda bulunursa; salih ameller elbirliğiyle ikame edilebilir.Sosyal adalet sağlanır. Cemiyetin karşı durmasıyla şer ve fesad asgari seviyeye çekilebilir. Diğergamlık damarından beslenen kardeşçe duygular geliştirilebilir. Nemelazımcılığın yerini hakkı ve sabrı tavsiye kaygısı alabilir.

Her zaman doğrudan yana olmanın izzeti, ümmeti kuşatacak merhametin ilmekleri niyetine örülebilir. İnanıyoruz ki bu türlü çabalar, bulunduğu beldeyi aydınlatacak ve oradan daha ileriye uzanabilecektir.
Sonuç olarak mutluluğun en güzeli paylaşmak ve sabır edenlerindir.

Gönül de dünya sevgisine yer verme.Dünyaya düşkünlük ,insanı yoldan çıkarır.Dünya fanidir,fani olan aldatır.Ahirete azık hazırla,çünkü;cehennem ne kötü bir yerdir.

SELAM VE DUA

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.