KARDEŞLİK İSTİKAMET İLE MÜMKÜNDÜR
Ali İhsan Ersöz
18 Nisan 2017 Salı 16:35
Kardeşlik istikamet ile mümkündür
Biz bir ümmetiz, Benlikten uzaklaşıp ,bizliğe doğru bir sefere koyulmalıyız.Kalplerini birbirine Allah'ın ısındırdığı, ellerini birbirine Peygamberin tutuşturduğu ve kardeş yaptığı bir ümmetiz.
Allah c.c "Siz bir ateş çukurunun kenarında idiniz, buyuruyor, sizi oradan kurtardık ve nimetimizle kardeşler yaptık". Mü'minin mü'mine kardeşliği bir rahmet gibi, bir bereket gibi bir nimet gibi sunuluyor.
Peygamber s.a.v.bu topluma inşa için, ferd ferd her müslümanın üzerinde bir sevgi eğitimi gerçekleştiriyor. Zaaflardan arındırmak ve sevgisizliği İslam toplumundan uzaklaştırmak için ne mümkünse yapıyor. İnsanın zaaflarını ve ruhi imkanlarını gözeten tam bir şahsiyet eğitimi vardır. Bir yanda, kardeşleşmenin önündeki engellerin izalesi...
İnsan kişiliğinden gelen ve sevgisizliğe dönüşmesi her an muhtemel olan zaafların tedavisi, diğer yandan gönülleri "Allah için sevgi" atmosferinde bulaşabilecek bir kıvama ulaştırma çabası...
İslam bize,Allah c.c.için Yaşamayı, kardeşleşmiş bir İslam toplumunu inşa etmeyi, birbirlerine kenetlenmiş yapı kurmaya gayret etmeyi,en temel vazifelerimizden sayar.
Resulullah efendimiz s.a.v.birçok hadislerinde buyurur.
Kardeşinin felaket ve musibetine sevinme. Allah c.c.ona rahmet eder, onu kurtarır da seni mübtela kılar. (Tirmizî)
Birbirinize buğzetmeyiniz. Birbirinize arka çevirip alakanızı kesmeyiniz.Bir müslümanın, bir müslüman kardeşini üç günden ziyade terk ve ihmal edip selam vermemesi helal olmaz. (Buharı, Müslim).
Sui zandan kaçınınız, çünkü sui zan sözlerin en yalanıdır.
Müslümanların ayıplarını araştırmayınız.
Nefsanî ve dünyevî bir haz peşinde birbirinize karşı ferdîleşmeye, birbirinize karşı öğünmeye kalkışmayınız.
Birbirinize hased etmeyiniz, kıskanmayınız.
Birbirinize buğz ve düşmanlık edip dargın durmayınız.
Bu hadisi şerifler,trafik levhaları gibi bizi sürekli uyarır.
Müslümanlar, Medine toplumuna bakıp, İslam'ın hedeflediği "kardeşleşmiş toplum"un hangi umdeler çerçevesinde teşekkül ettiğini belirleyebilir ve hem amelî hem nazari noktada, kardeşleşmeye götürücü ilkeler tesbit etmelidir. Ancak bütün bunlar, sadece yaşandığı takdirde bir müslümanlar topluluğunu "kardeşleşme"ye, saadet çağının Medine toplumuna layık bir sevgi toplumuna dönüştürmeye imkan verebilir.
24 saat gıybetten uzak yaşamak, 24 saat dilini, bir mü'min kardeşi için "onun hoşlanmayacağı bir şekilde kullanmaktan" kaçınmak... Hasedden, sui zandan, ayıp araştırmaktan, buğzetmekten kaçınmak... Mü'minin karşılaştığı musibetle sevinmemek... Onu düşman eline vermemek, utandırmamak, yardımsız bırakmamak... Nefsi bütün bu olumsuzluklardan arındırmak... Diğer yandan onu tevazu ile şefkatli, sevgi ile kendi vücudumuzun bir parçası gibi telakki etme duygusuna ulaşmak... İkili ilişkilerde olsun, cemaat ilişkilerinde olsun, duygu ve hareketimizi sürekli bu hassasiyet içinde bulundurmak.
Eğer, dünyamızı, bu ilke çerçevesinde yeniden dokumak için seferber olursak, Allah (c.c.) bunun ecrini, bizi birbirimize sevdirmek, hepimizin yüreğinde muhabbet çınarları yeşertmek için lütfunu esirgemeyecektir.
"Ama insanoğlu kendini müstağni görüverince hemen azar (tuğyan)." (el-Araf,96/6-7) buyurarak insanın kendinde varlık vehmettiği zenginlik ve yöneticilik zamanlarında tuğyana düştüğüne, kural tanımaz hale geldiğine dikkat çekiyor. Önceleri haram helâle dikkat eden insanların çoğunun bu tür varlık ve genişlik zamanlarında hemen dizleri titremeye başlıyor, dava ve idealler unutuluyor. Kazanmak; çeşme akarken kovayı doldurmak hırsı öne çıkıyor. Önceleri adını duyduğunda yüzünün kızardığı pek çok şey adeta meşru hale gelmeye başlıyor.
Nefsin çirkinliklerinin en korkuncu, yaptığı kötülükleri savunur hale gelmesidir. Gerçekten insanoğlu harama bulaştıkça ona karşı olan tiksintisi azalmakta; hatta haram zamanla hoşa gider hale gelmektedir.
İnsanlarımızın para ve makam işlerinde olduğu kadar, karşı cinse ilgi noktasındaki sapmaları da istikametin önemini ve zorluğunu gözler önüne sermektedir. Konulan sınırları aşan ilişkiler, sonuçta dünya ve ahiret saadetini gölgeleyecek çirkin boyutlara ulaşabilmektedir.
Bolluk zamanında istiğfar ve Hakkı tesbih ile kalben ona yönelmeyi emreden Nasr suresi üzerinde biraz düşünmek gerekir. Allah Teala c.c.buyuruyor: "Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip insanların Allah'ın dinine girdikleri görününce, Rabbini hamd ile tesbih et, O'ndan bağışlama dile!" (Nasr,1-3)
Kendini güçlü, efradını kalabalık gören insanın yanlış yapması; dolayısıyla ayağının kayması her zaman söz konusudur. Bugün insanlarımızın temel problemleri bu noktadadır:
Kendisine gelen nimetlere aldanmak, gelen mansıb ve makamların geçiciliğini unutup fani lezzetlere dalmak. Ebedi bir alemin yolcusu olduğumuzu çabucak unutmak.
Ahiret inancını nasıl kaybettik? Ahiret inancına sahip insanda bulunmaması gereken bu haller üzerinde şöyle gönül gözüyle bir yoğunlaşmak lazım. Bir şeylerin yaygınlığı onlara meşruiyyet mi kazandırıyor? "N'apalım herkes böyle yapıyor" mazereti bize de hoş gelmeye mi başladı?
"Napalım bizim istikamet üzere yaşamamız mümkün değil" lafları beynamaz özrüne benziyor. Çünkü: "Tamamı idrak olunup yapılamayan şeyin tamamı terkedilemez" mecelle kaidesine göre istikamet bizim hedefimiz olmaya devam etmelidir.
İstikamet, Allah'ın huzurunda samimiyetle ve ahde vefanın hakikati üzere durmaktır. İstikamet hallerin kendisiyle canlandığı bir ruhtur. Bir başka ifade ile beden için ruh ne ise amel için istikamet odur. Nasıl ki ruhsuz beden yaşayamazsa istikametsiz hal de bozuk olur. Hallerin canlı kalması istikamet sayesindedir. İstikamet olmadan amel çoğalmaz; o olmadan hal de sağlıklı olmaz.
Gıybeti terketmek sözdeki istikamet, bid'atten uzaklaşmak fiildeki istikamet, gevşekliği bırakmak ameldeki istikamettir. Bütün güzellikler istikametle kemal bulur. O olmayınca bütün güzellikler çirkinleşti.
Onun için büyükler, en büyük keramet istikamet üzere yaşamak demişlerdir.
Selam ve dua
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2013 Güvenli Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.