22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara2°C

KİMLİĞİMİZ VE DEĞERLERİMİZ-1

Ali İhsan Ersöz

06 Ocak 2015 Salı 00:48

 

Fert ve toplum hayatımızın, anlam ve değerini artırmak için, bazı kavramlarımızı ve kültürümüzü yozlaştırmadan, dört elle sarılmak yaşamak ve yaşatmak mecburiyetindeyiz. Bir toplum; inanç ve değer yargılarıyla, kültürüyle, örf ve adetleriyle, gelenek ve görenekleriyle kimlik kazanır. Bu özellikler, onun nasıl bir toplum olduğunu belirler.
Bir toplumun salih olması ve İslami bir kimlik kazanması, ancak İslam’ın o topluma şekil vermesiyle, diğer bir ifadeyle, o toplumun İslam’a göre şekillenmesiyle olur.
Bu da; toplumdaki kültürün, örf ve adetlerin, gelenek ve göreneklerin, inanç ve değer yargılarının, kısaca sosyal yaşantının İslam’ın sunduğu yaşam tarzına göre şekillenmesiyle söz konusudur.
Ancak bu, kendiliğinden olmaz. O toplumdaki insanların çoğunluğunun İslam’ı ilahi bir din olarak kabul etmesi, İslami bilinç sahibi olması ve İslam’ı hayata geçirmeleriyle olur. Bu hususlar, İslami toplum (ya da Müslüman toplum) olmanın temel şartlarıdır.
Bu gün Müslümanların toplum olarak önlerindeki en büyük engellerden biri, hiç şüphesiz bu husustur. İslam’ı gereği gibi tanımamak ve bilmemek.
Toplum İslam’ı tanıdıkça ona yakınlaşır, yakınlaştıkça yaşar ve yaşadıkça İslami toplum özelliğini kazanır.
Aynı şekilde, toplum İslam’ı tanımaktan uzaklaştıkça onu yaşamaktan da uzaklaşır, onu yaşamaktan uzaklaştıkça ona yabancılaşır ve böylece İslami toplum özelliğini kaybeder.
Dolayısıyla; İslam’ın hakkıyla tanınıp bilinmesi, İslami toplum oluşumundaki ilk ve belki de en önemli basamağı oluşturmaktadır.
Onun için bir toplumda İslami bilinç oluşmadan, o toplum İslami bir kimlik kazanamaz.
Günümüzde Toplumumuz, ciddi bir şekilde manevi değerleri hususunda tahribata uğramıştır. İslami bilgi ve bilinç konusunda önemli derecede kayba ve hatta önemli bir kesimi yozlaşmaya uğramıştır.
Bir toplum maddi yönden ilerleyebilir. Zengin olabilir. Fen ve teknik açıdan gelişmiş olabilir ve hakeza. Evet, bunlar dünya hayatını kolaylaştıran, yaşamı süsleyip güzelleştiren şeylerdir. İslam buna engel olmadığı gibi teşvik etmektedir. Ancak eğer böyle bir toplum, İslam’dan uzak bir hal üzereyse, doğru yolda sayılmaz. Bu topluma salih bir toplumdur denemez.

İnsanoğlu, bu dünyada bir hayat sınavından geçirilmektedir ve hayatın her alanında (ferdi, ailevi, sosyal) ALLAH’ın emir ve yasaklarını dikkate alarak hareket etmekle, ALLAH’a kulluk vazifelerini yerine getirmekle mükelleftir. Bu dünyada var edilmesinin amacı budur.
Eğer insan (ve de toplum) bu vazifesini icra etmezse, var oluş amacına aykırı hareket etmiş, olması gereken yoldan çıkmış ve rotasından sapmış olur.
ALLAH’a kulluğu esas alan bir toplum, ancak bu özelliğiyle salih bir toplum olur ve bu toplum, maddi yönden gelişmiş veya gelişmekte ise, işte o zaman ‘nurun a’lan-nur’ olur ki, bunlar o toplumun kemalatına işarettir.

 

İnsanlar, yaratılış itibariyle toplu yaşamak mecburiyetindedirler. Bu sebeple aralarında karşılıklı bir takım vazifeler vardır. Bunlara önem verilmediği taktir de, toplum hayatının barış, huzur ve güven içinde devam etmesi mümkün değildir. Bireyin kulluk görevini noksansız yapabilmesi, ailesine, devletine, milletine ve hatta bütün insanlara karşı vazifelerini hakkıyla yerine getirebilmesi için toplumun huzur ve güven içinde olması gerekir. Tefrikanın, anarşinin, fitne ve fesadın hakim olduğu bir cemiyette Müslüman bir kimsenin İslam’ı yaşayabilmesi ve aslî görevlerini icra edebilmesi oldukça güçtür.

 

 

Birlik ve beraberlik, toplumun her alanda ilerleyebilmesinin temel şartıdır. Bu taş yerinden oynamayadursun, artık o toplumda başta güven ve itimat sarsılır, neticede korku, endişe ve güvensizlik o topluma egemen olur.

 

 

Ve şimdi, gelinen nokta itibariyle biz Müslümanların temel bir görevi öyle zannediyorum ki; toplumdaki inanç ve fikri yozlaşmayı bertaraf edecek, İslam ve İslam davası etrafında bilinçli bir şekilde oluşturulan yanlış inanç, düşünce ve görüşleri çürütecek, sosyal dokuyu İslam’dan uzaklaştırma çabalarını ve Müslümanlara yönelik kültürel savaşı boşa çıkaracak şekilde toplumda İslami bilinç oluşturmaktır.
Ferdin de toplumun da kurtuluşu ancak İslam iledir. İslam’a inanan ve pratize eden bir toplum, gerçek rotasını bulmuş, olması gereken hakiki yola girmiş olur.
DEVAM EDECEK

 

 

Selam ve Dua

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.