ŞİRKET TİCARET EMEK VE VERİMLİLİK
Ali İhsan Ersöz
Emek hem fizik hem de zihni insan hizmetlerini sağladığı için en önemli ve şerefli bir faktördür. Üretimin aktif faktörleri olarak emeğe de hak ettiği değer verilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de ‘’Muhakkak insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.’’(2 Bakara, 188)mealindeki âyet-i kerime, insan ancak emeğin karşılığına müstahaktır, hakikatini dile getirmektedir. Gayri meşru yollarla başkasının emek mahsulünü ele geçirmenin men edildiğini "Aranızda birbirinizin mallarını haksız sebeplerle yemeyin.’’(4 Nisa, 29) ayetiyle açıklanmaktadır. Hadis-i şeriflerde, kişinin kendi geçimini emeği ile sağlaması tavsiye edilmiştir.
İslâm, toplumun muhtaç olduğu iş, teşebbüs ve hizmetleri yerine getirmeyi ibâdet (farz-ı kifâye) telâkki ettiği gibi, rızık temini için çalışmayı, iş yapmayı ve emek sarf etmeyi, hararetle teşvik etmiş, birini diğerinden ayırmadan, her meşrû işi şerefli saymıştır: "Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Öyleyse yerin sırtlarında dolaşın, Allah’ın verdiği rızıktan yeyin; sonunda dönüş O’nadır." (67 Mülk, 15) Bu âyet, öncelikle toprağın üstünde ve altındaki zenginliklere dikkat çekerek onlardan istifade maksadıyla çalışmayı emretmektedir. "Namaz bitince yeryüzüne yayılın; Allah’ın lûtfundan rızık isteyin; Allah’ı çok anın ki, saâdete erişesiniz." (62 Cuma, 10)
Hz. Peygamber (s.a.v.), bütün peygamberlerin çobanlık yaptığını kendisinin de Mekkelilerin hayvanlarını güttüğünü beyan etmiştir.
Emek, muhtevası geniş bir kavramdır. Bu kavram, özel işçinin emeğini içerdiği gibi, genel işçinin emeğini de kapsar. Özel işçi, sadece bir kişi adına iş gören kimsedir. Kamu kurumlarından birinde çalışan emekçi, bir fabrika işçisi gibi; genel ise müşterek işçi; yani birden çok kişiye hizmet veren emekçidir. Terzi ve sıvacı, berber, gibi ücretini peşin alan veya kar ve üründen bir pay olarak alanlar da genel işçilerdir. İktisadi kavram olarak emek, idari kurumlar dışında üretim ile ilgili kurumlarda çalışmaya denir.
Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurur:"Kişi kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir yemek yememiştir. Allah (c.c.)’ın peygamberi Davut (a.s.) kendi emeği ile geçinirdi’’. (Buhari) Çalışma güç ve yeteneğine sahip olup çalışma imkânı olanlar ile zenginlere zekât ödenmesi men edilmiştir. Şöyle ki; Resulüllah:s.a.v."Zengine ve güçlü kuvvetli olanlara sadaka almak doğru olmaz!’’buyurarak insanları çalışma ve üretmeye sevk ederek, tembel ve asalak yaşamayı men eder. İslam, çalışmaya ve ekonomik faaliyette bulunmaya muktedir olanları sosyal garantiden mahrum bırakmış, başkalarından bağış dilenmelerini yasaklamış, böylece semereli çalışmalardan kaçma yollarını kapayarak güçlerini üretim ve işletme uğrunda seferber etmelerini temin etmektedir.
Emek, ferdi olduğu kadar içtimai karakterde taşır. Cemiyete fayda sağlayan bir işte çalışan bir kimse yapılması gereken bir farz eda etmektedir. Bu görevi ihmal edildiğinde sosyal zarar ortaya çıktığından bütün cemiyet sorumludur. Emeğin faydalı ve daha verimli hale getirilmesi için şunlar yapılabilir:
Uzmanlaşma (bir sanat dalını öğrenme)
Ekonomik hayatta üretim faaliyetinin yetenek esasına göre teşkilatlandırılmasına ‘’iş bölümü’’denir. Allah kendisine ihsan ettiği bütün nimetleri insan çalışarak kazanacaktır. Şöyle ki:’’İnsan için çalışmasından başka faydalı birşey yoktur. Çalışması da yakında görülecektir.’’(39 Necm,40), Buradaki çalışmalar çeşitlidir; hem bedenen, hem fikri yorarak çalışmadır. İnsanların ihtiyaçları çeşit çeşittir.(yiyecek, giyecek, mesken, vb.) Zamanla bunları gidermesi gerekir. Bu ihtiyaçları gidermek için çeşitli sanayii kollarının farz-ı kifaye olduğu söylenmiş ve bu sanatları belli kişilerin yapması gerekirse bu sanatlar o kimse üzerine farz-ı ayn olmuş olur.
Kur’an-ı Kerim’de ve hadis’-i şerifler de Hz. Âdem (a.s.)’den , son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize kadar hemen her peygamberin bir san’atının olduğu , kazançlarını o yollardan temin eylediklerini, emeklerinin mahsullerini yedikleri anlatılır. Örnek: Âdem (a.s.) çiftçilerin, Nuh (a.s.) marangozların, Yusuf (a.s.), ekonomistlerin, Davut (a.s.), el sanatlarının, Zekeriya (a.s.), yine marangozların, İsa (a.s.), tabiplerin, İbrahim (a.s.) ve bizim Peygamberimiz (s.a.v.) tüccarların piri ve örneği idiler. Bir hadis-i şerif’te Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:"Allah’u Teâlâ san’atkar olan mü’min kulu, şüphesiz sever.’’
Üretim artırmada yardımcı olan unsurlar uzmanlaşma ve iş bölümüdür. Bilimlerde ve san’at dallarında uzmanlaşma da ancak yetenek ile olur. Bu yüzden insana tek bir meşguliyet vererek, çalıştırmanın, sanayinin gelişmesinde büyük rolü olmuştur. Bilhassa zamandan yapılan tasarruf, üretimi büyük miktarda artırmaktadır.
Dayanışma: islam fertler ve topluluklar halinde ve şirketler şeklinde çalışmayı emreder. Yani modern toplumların yaptıkları gibi büyük çapta üretim için güç birliği ve dayanışma üzere şirketleşmeye sevk eder. Şöyle ki, Resulüllah (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurur: "Birbirine ihanet etmedikçe Allah (c.c.)ortaklarla beraberdir.’’ (Ebu Davut), bir hadis-i kudsi’de ‘’İçlerinden biri ihanet etmedikçe ben iki ortağın üçüncüsüyüm.’’ (Ebu Davut) buyrulmuştur.
Şirket: Birden fazla kimsenin sermaye ve emeğini birleştirerek iş yapmalarıdır. Emeğin değerlendirilmesi alanında yaygın olan bir uygulama da şirketleşme olarak görülmektedir. Bediüzzaman’ın "Teavün, birliği kuvvetlendirir, teşarük eseri azimleştirir (eserin neticesini büyütür, faydayı çoğaltır)’’ ifadeleri küçük sermayelerin bir araya gelerek büyük teşebbüsler kurmaları, işletme giderlerini azalttığı gibi, üretimin artmasını da temin edeceğinin önemini dile getirmiştir. Uzmanlaşmanın faydaları insanlar arası dayanışmanın sonucunda gerçekleşir. Bu konuda Ragıp el-İsfahani şöyle der:"İnsanlar, en basit ihtiyaçlarını bile birden çok insanın dayanışması neticesinde karşılar. Aksi bir durum çok güç olurdu.’’
O halde ,hem İslami hizmetlerde ve hem de tüm ticari faaliyetlerde, dünya ve ahiret bağlantılı çalışmalarda güç birliği yapmak, o işin daha verimli hale gelmesi için önemlidir.
Bugün maalesef bu konu çok istismarlara neden olduğundan çok ortaklı şirketler yaşam mücadelesini kaybetmişlerdir.
İşçi ve işveren ilişkileri: İnsanların toplu olarak yaşaması ve ferdin ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri tek başına üretmedeki yetersizliği insanları karşılıklı yardımlaşmaya, mal ve hizmet mübadelesine, yani borç münasebeti ile ikili ilişki kurmaya zorlamıştır. İslam emeğin hak ve mükellefiyetlerini açıkça belirtmiştir. İşveren ve devleti işgücünün çıkarlarını korumakla, işçilerde işverenlerin çıkarlarından sorumlu tutulmuşlardır. Bağlayıcılık yükümlülüğü Kuran-ı Kerim’de "ve bütün vaatlerinizi yerine getirin her vaad sorulacaktır.’’( 17 İsra,34) buyrulmuştur. Ücretler ve çalışma şartları önceden belirlenmeli adil olmalı ve işçinin yaptığı işe göre olmalıdır. İşçi deyince; onun onurlu ve şahsiyetli bir insan olduğu unutulmamalı hakir görülecek davranış ve tutumdan uzak durmalıdır.
Ma’rûr İbni Süveyd şöyle dedi:Ben, Ebû Zer radıyallahu anh’ı üzerinde değerli bir elbise ile gördüm. Aynı elbiseden kölesinin üzerinde de vardı. Kendisine bunun sebebini sordum; Ebû Zer, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir adama sövdüğünü ve onu annesinden dolayı ayıpladığını anlattı. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:"Sen, kendisinde Câhiliye huyu bulunan bir kimsesin. Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz." (Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40. Ayrıca bk. Buhârî, Edeb 44; Ebû Dâvûd, Edeb 124; Tirmizî, Birr 29; İbni Mâce, Edeb 10)
Çalışan ise; işi kendi işi gibi görmeli, yaptığı işi en güzel bir şekilde hakkını vererek yapma mücadelesi vermeli, işverenin kendisi için rızkının vesilesi bilmelidir. Çalıştığı yerin kurallarına riayet etmeli çevresinde bulunanlara kâmil manada örnek olmalıdır. Kulis dedikodu gibi ortam oluşmasına engel olmalı, varsa düzeltilmesini istediği konuları yazılı veya sözlü ifade etmelidir. Her daim çalıştığı kuruma, oranın ortaklarına, verimli ve bereketli olması için dua ve niyaz içerisinde olmalıdır.
Selam ve dua
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2013 Güvenli Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.