YOZLAŞAN HAYATIMIZDAN FITRATA DÖNMEK
Ali İhsan Ersöz
16 Haziran 2015 Salı 16:24
Yozlaşmak; mana itibariyle, Özündeki iyi nitelikleri birtakım dış etkenlerle zamanla yitirmek, soysuzlaşmak, özünden uzaklaşmak, bozulmak, dejenere olmak, tereddi etmek gibi anlamlara gelir.
İnancımıza göre insan yaratılışı ile masum, muhterem ve mükerremdir...
Yeryüzünün halifesi, yaratılmışların efendisi, hakkın temsilcisi, batılın gidericisidir...
Yaşadığımız dünyanın yaşanmaz hale gelmesinin müsebbibi insanın ta kendisidir... Önce insan kirlendi... Sonrasında hava, toprak, su, bitki, eşya, evren, iklim kirlendi... Dünyayı yaşanmaz bir gezegen haline getirecek felaketler dizisi tepemizde dolaşıyor, bilmem farkında mıyız?
Haddini, hesabını, helalini bilmeyen insan gün geçtikçe hırçınlaşıyor... Teknolojik üstünlük, bilimsel başarı, beşeri büyüledi... Ve insan büyüklendi... Sonuç, tuğyanı seçenlerin yolu tufana çıkıyor...
Yaşam bir yolculuktur. Bir hakikat yürüyüşüdür. Fıtratın izini sürmektir. Hayat bir harekettir, özü ve kimliği bulma hareketi. Direniş ruhunu gönle ekme eylemi. Hakikat bayrağını gönül burçlarına dikme sevdası. Hayat tümüyle Hakka yürüyüş seferberliğine dönüşmelidir.Hayat varoluş mücadelesidir, fark etme şuurudur. Hayat rahmet atmosferine kucak açmaktır. Merhamet deryasına gark olmaktır. Rahmeti Rahman’a yönelmektir. Hayat her an adım adım hakikate doğru akmalıdır.Hayat yoldur, yöndür. İnsan bu yolun yolcusudur. Her yol, yolcusunu mutlaka bir menzile ulaştırır. Hayat bir yarıştır. Hayat bir kavga bir direniştir. Fıtrat izinde olan bir yarış. İdeal yolunda bir duruş. Varoluş uğrunda bir direniş. Ahdi misak şuuruna sadakat. Hakikat sözünde bir varoluş. Fıtratı selimde diriliştir.
Hayat kelimelerden örülen bir dağdır. Damla damla biriken bir nehirdir. Zerre zerre çoğalan bir andır. An be an eriyen bir buzdağıdır. Bir anlık nefestir. Bir damla sudur. Yıllar geçse de pörsümeyen bilakis yenilenen ve dirileşen öze sahip olmaktır. Yaratılış fıtratının içinde olmaktır. İnsan kalmaktır. Aslolan hakikat yolculuğuna çıkmaktır. Hakikate varmaktır. Böylece hakikat ırmağı gürül gürül akacak ve hayat fışkıracaktır.
İnsanın en büyük hazinesi ruhunun derinliklerinde saklı olan özdür, fıtrattır. Belki üstü örtülen kirletilen ama asla değişmeyen, değerini hep koruyan derinliklerde saklı olan o sermayenin ruhuna uygun yaşatmaktır, aslolan. Âdemoğlunun içinde saklı olan, özünde hep var olan o hazineyi iman nimetini yaşatmaktır. İmanın karargâhı olan kalbi tevhid rengiyle boyamaktır. Her mümin o saklı hazineyi ortaya çıkarıp amelleştirmelidir. İmanın yansımalarını hayatta görünür kılmalıdır. Hayatı imanla örülen bir eyleme çevirmelidir.
Değişen ve dönüşen dünyada Müslüman’ca yaşamak her Müslüman’ın nihai hedefidir. Fark eden ve farkında olan insandır, Müslüman. Sözünün, eyleminin, duruşunun farkında olan,özünün şuurunda olan,yaratılışının şuuruna varan kuruş için duruşunu bozmayan. Bu bilinç üzere hayatını şekillendiren her mümin Rabbine secde etmekle mutlu olur. Zihnini ve gönlünü yalnızca ilahi rızaya açar. Ömrünü bu şuurla organize eder. Hayatını küfrün karanlık dehlizlerinden korur. İslam’ın aydınlık yolunda sadakatle yürür.
Zihniyetini hakikat fikri üzerine kuran ve koruyan insan İslami bir çaba içinde olur. Gönlünün ve zihninin sahibi olmayan fikrine de sahip çıkamaz. Doğru yanlış demeden önüne geleni depolayan insan zihniyet kargaşası yaşar. Hakikat fikrini hakkıyla anlayamaz. Kaos yaşayan zihin yapısıyla da insan hakkı batıla karıştırarak şer güçlerin tuzağına kolayca düşer. Düşünce ve duygusunu kirletir. Hakk kaynaktan öğrenmesi gerekenleri, batıldan öğrenme yanlışına düşer.
Yavaş yavaş farkında olmadan fıtri/insani olandan uzaklaşır. Böylece insan İslamî anlayıştan da kopar çünkü insanî olan aynı zamanda İslamîdir. Bu savruluş da Müslüman’ı felakete sürükler.İslami bir yaşam projesi için çaba harcayan herkes bilgi edinme kaynaklarında özen göstermelidir. Müslümanların İslam ile bağlarını yaralamak için "ılımlı İslam" gibi projeleri zihinlere servis ederler. Ki ilkelerini ve özünü yitiren bu tarife İslam demek asla mümkün değildir. Zaten bu anlayışın hedefinde İslam’ı hayattan uzaklaştırma çabası vardır. Sekülerleşen, liberalleşen, Protestanlaşan, silikleşen, iddiasını yitiren bu anlayış asla İslam olamaz.
İslam’ı seküler bir kafa yapısıyla anlamak isteyen insan asla hakikate ulaşamayacaktır. Zihinleri ve gönülleri işgal eden seküler kültür kendisine alternatif gördüğü başka kültür ve medeniyetlerin yaşamasını asla istemez. Çünkü bu onun hayat hakkını tehdit eder. Laik, kapitalist ve liberal bir anlayışla İslam’ı yorumlayan, anlamaya çalışan kişi İslam Hakikatini kesinlikle kavrayamaz. Yanlış duruşuyla da batılın yanında yer alır. Batı kültürünün ürettiği uluslararası emperyalizmin destekçisi olur. Her şeyin imaj değerine dönüştüğü bu dönemde ılımlı İslam söylemiyle amaçlanan post modern Müslümanlar imal etmektir.
Bugün maddi ve ekonomik göstergeler insanı değerlendirmede merkeze konuldu. Önceleri her işlerinde Allah’a ve Resulüne danışanlar şimdilerde modern beşeri ideolojilerle hayatlarına yön vermekte. Önceleri ne kadar fetva verilse de gönül razı değilse takvaya müracaat edilirdi. Şimdilerde nefsi şımartan ruhsatlar, nefisle barışık bahaneler. "Canım sen hala orada mısın!" gibi nefse ram olmuş itirazlar... Nefsi emmarenin eline düşmekten korunup, nefsi levvameyle yaptıklarına eleştirel bir bakış geliştiren vicdan sahipleri, bu savruluştan kurtulmak için mücadele etmekteler. Aklıselim ve vicdan sahibi herkes toplumsal alanda vuku bulan yanlışlık ve çirkinliklere karşı asla bigâne kalmaz. Yanlışların onarılması, hastalıkların tedavi edilmesi için umutlar geliştirir. Çözümler bulmak için çalışır.
Bugün gelinen bu noktada insanlığın içine düştüğü bu durum içimizi yakıyor. Sokağa adım attığınız andan itibaren çeşitli olumsuzluklarla karşılaşmak zor değil. Gencinden yaşlısına herkeste çok çirkin örnekler görebiliyor insan. Gözün gördüğünü akıl anlamıyor, hafsala almıyor. Bu nasıl bir durum, bu nasıl insanlık! Sıkıntılı durumun her gün biraz daha koyulaştığı, kötüye gidişin güç kazandığı bir atmosferde aklıselim olan herkesin, özellikle Müslümanların mesuliyetleri artıyor. Herkes üzerine düşeni ivedilikle yerine getirmekle mükelleftir. Çözüm yollarını hep birlikte bulup, bu noktada yardımlaşmak hem insanlığa hem de İslam’a karşı borçtur. Toplumu güneş gibi ısıtmak, ay gibi aydınlatmak, meltem gibi serinletmek ve yükselen alevleri rahmet yağmurlarıyla söndürmek zorundayız.
Selam ve dua
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2013 Güvenli Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.