Geçtiğimiz Cumartesi günü Orman ve Su işleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu tarafından Aksaray’ın hayati önem taşıyan içme suyu temelini attı. Su neden önemli buna geçmeden önce birkaç noktayı paylaşmak istiyorum. Yıllardır içme suyu problemi yaşadık ve herkes bu konuya odaklanmıştı. Ancak bugüne kadar o günün şartlarında Sayın Ahmet Er Mamasın Barajından ilimize su getirdi. Ama gün oldu bu suyun içilmez ve çevre köy ve kasabaların atıkları bu suya akıyordu. Bundan dolayı Balık kokusu ile karışınca içmeyi bırakın abdest almaya bile cesaret edemez olmuştuk.
Her gelen Belediye Başkanı su problemini çözeceğini söyledi ama bugüne kadar çözen olmadı her şey lafta kaldı. Nerede ise hiçbir kimse musluktan su içmez oldu ve herkes çevreden su taşımaya başladı. Halbuki en sağlıklı su çeşmeden direk akan su idi.
Ancak Belediye Başkanı Sayın Haluk şahin Yazgı seçim beyannamesinde su meselesini çözemezsem bir daha karşınıza çıkmam demişti. 2,5 yıldır verdiği uğraşın emeğini nihayet Cumartesi günü aldı. Bana göre Aksaray’ın su problemini çözmek en büyük hizmettir. Sayın Yazgı bu meseleyi çözdüğünde temiz su içtiğimizde adını taşlandıracaktır. Hele buna birde Ecemiş suyunu dahil ederse Yazgının önüne kimse geçemez. Peki, neden içme suyu çok önemli sizlere anlatmaya çalışayım.
Su, her türlü canlının beslenebilmesi için nasıl ki vazgeçilmez ise, insan için de vazgeçilmezdir. Uzmanlar, yakın gelecekte suyun petrolden daha kıymetli olacağını savunmaktadır. Ancak, balığın suda yaşayıp, suyun kıymetini bilemediği gibi, insanlar da suyun kıymetini bilememektedir. Su, ileride değil, geçmişte ve günümüzde de en kıymetli üç şeyden biridir. Nedir bu üç şey? Hava, su ve gıda.
Bu müthiş üçlü olmasa insanoğlu yaşayamaz. Su bulamadığımızı, nefes alabilecek kadar havaya muhtaç olduğumuzu veya aç kaldığımızı bir an düşünmek bile feci bir şey.
Beynimizin dörtte üçü, kanımızın beşte dördü, kemiklerimizin beşte biri, adalelerimizin dörtte üçü hep sudur. Akşam yatmadan önce alınan bir bardak su kalp krizi ve felci önlediği gibi, sabah yataktan kalkınca hemen içilen iki bardak su iç organların rahat çalışmasını temin eder. Yemekten yarım saat önce alınan bir bardak su hazmı kolaylaştırırken, banyodan önce içilen bir bardak su tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. Vücut ısısının düzenlenmesi, hücrelere gıda ve oksijen taşınması, yediklerimizin enerjiye çevrilmesi, vücuttaki toksinlerin atılması, hayati organlarımızın rahat çalışabilmesi ve korunması, eklemlerin rahat çalışabilmesi, cildimizin sağlıklı ve kırışıksız kalabilmesi hep su ile mümkün olabilmektedir.
Fakat bütün bu saydığımız ve sayamadığımız daha nice faydalı işlerin meydana gelmesinde göz ardı edilmemesi gereken en önemli şey, içtiğimiz suyun temiz olmasıdır. Bu, çok önemlidir. Çünkü, gelişen teknoloji ile birlikte soluduğumuz hava ve yediklerimiz dahil olmak üzere sularımız giderek kirlenmektedir. Kimyasal atıkların çoğaldığı günümüzde temiz su bulabilmek zorlaştı. Su kaynaklarımız bile kirlenmeye başladı.
Özellikle temiz suyun önemini çok iyi anlamalıyız. Şişe ve damacanalarla alıp tüketmekte olduğumuz sular bile sağlıklı bir vücudun isteklerine cevap verememektedir. Çünkü yine konunun uzmanları belirtiyorlar ki, temiz su yirmi dört saat içerisinde tüketilmelidir. Aksi takdirde organizma üzerindeki pozitif etkisi azalmaktadır. İçtiğimiz suyun günlük olup olmadığını sürekli kontrol edebilmemiz mümkün olmadığına göre yapılacak tek iş, her evde suyu atomize etmek suretiyle moleküllerine ayıran su ayrıştırma cihazlarından bir tane bulundurmaktır. Böylece içtiğimiz suyun temiz ve taze olduğundan emin oluruz.
Çocuklarımızın sağlıklı yetişebilmesi biraz da buna bağlıdır. Hele su içme ihtiyacını çay içerek veya buna benzer yollarla gidermeye kalkışanlar büyük bir yanlışın içine düştüklerinden habersizdirler. Çünkü vücut, alınan çaydaki suyu kullanabilmek için, hemen hemen bir o kadar su harcamak zorunda kalır. İnsan susamadan su içmelidir. Bilinmelidir ki susadığımızda vücut alarm sistemi harekete geçmiş, acilen su istemektedir. Bu da sağlığımızı önemli ölçüde etkileyen bir faktördür.
Halk arasında yarım asırdan beri söylenegelen bir söz vardır: “Vücudumuzun az da olsa mikroba da ihtiyacı var.” Bu sözün bir asır öncesine kadar doğruluğu belki kabul edilebilirdi. Ancak günümüz için geçerliliğini çoktan yitirmiş bir sözdür. Eskiden çocuk, çöplükte bulduğu elmayı yıkamadan yer ve hasta
olmak şöyle dursun, topaç gibi olurdu. Şimdi ise tam tersi, artık alabildiğine mikropsuzluğa ihtiyacımız var. Onun için temiz havaya olduğu kadar temiz suya da muhtacız.
Görüldüğü üzere temiz suya ve çeşmeden akan kokusuz ve mikropsuz suya ne kadar muhtaç olduğumuz herhalde anlaşılmıştır. Bundan dolayı bu meseleyi Sayın Yazgı çözdüğü için kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır. Siyaseti ve kişisel hesapları bırakırsak halkın ona yaptığı dua yeter.
Allahü teala bu muhtaçlığımızı hasrete dönüştürmesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.