• BIST 9724.5
  • Altın 2975.528
  • Dolar 35.0159
  • Euro 36.7713
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 7 °C

Türkleri Gözetleme Kulesi

Abütter ESER

Avrupalının kâbusu olunca geride bir iz kalıyor haliyle. Tabiri caizse adamın ölüsünden bile korkmuş seninkiler. Önlem de ona göre olmuş tabi. Avrupa’da Türkler geliyor korkusu yüzyıllara mal olmuş bir korkudur. Avrupalıya göre Türk demek Müslüman demek, Müslüman demek Türk demek. Yani Türk denildiği zaman bütün Müslümanlar kastedilmektedir. Nihayetinde bu Türklerin yuvası da Osmanlı Devleti’dir. Osmanlı büyüdükçe küçülen Avrupa’da haliyle derin izler kaldı. Derin izler, sonunda da yok olma korkusu.

Osmanlı fobisi gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde var olagelmiştir. Korku devletten değil bir milletten kaynaklanmaktadır. Öyle ki Avrupalı çocuklarını uyumaya ikna ederken öcü böcü veya düşman geliyor diye değil “uyumazsan bak Türkler gelir” diyerek korkutma yoluna gitmiştir. Bu korku aynı zamanda bir nefrete dönüşmüş Osmanlı balkanlardan çekildikten sonra sırf Osmanlıyı çağrıştırdığı için tarihi yapılarla birlikte çınar ağaçlarını dahi telef etmişlerdir. Mostar köprüsünün bombalanması da cabası.

Ren nehrinin iki kıyısında karşılaşan Alman ve Fransız kuvvetleri Osmanlı’nın ayak sesleriyle savaşmadan bir savaşı bitirmiş ve Almanlar zafer kazanmıştır. Ren nehrinin kıyısında konuşlanan Fransız askerleri sabah olunca Mülheim’e saldıracaklardır. Zayıf ve hazırlıksız Alman komutan çaresiz ve uykusuz sabahı beklemektedir. Bir çavuşun fikriyle işin rengi değişir. Osmanlı’dan kalan mehter grubu (artçı birlik olduğu için ordunun en gerisinde kalıp esir edilmişlerdir) Almanların imdadına yetişecektir. Çavuş, Osmanlı mehter grubunun Ren nehri kıyısında bando çalmasını teklif eder komutanına. Sabahın ilk ışıklarıyla mehter takımı gövde gösterisine başlar. Fransızlardan bir elçi gelir ve Osmanlı askerinin burada ne yaptığı hakkında bilgi alır. Alman komutan da kendinden emin bir şekilde “Biz Mülheimliler Osmanlılarla anlaştık. Onların başı sıkıştığı zaman biz onlara asker göndereceğiz, bizim başımız sıkıştığı zaman onlar bize asker gönderecek. Şimdi savaş hali olunca Osmanlılar bize asker gönderdi”. Fransızlar bu durum üzere savaşmaktan vazgeçerler. Bir rivayete göre de sadece üç çuval yeniçeri elbisesi ile Almanlar zafer kazanmışlardır.

19. yüzyılda Avrupa’dan gelen bilim adamları Osmanlı bilim adamlarıyla dalga geçmek için bir üçgenin iç açılarının toplamını sorarlar. Cevap, “Üçgenine göre değişir” ? Nasıl yani? Avrupalı hala düz zemin üzerinde geometriyi inceleyedursun hasta adamın çocukları uzay geometrisine geçmiş hangisinin diye soruyor. Avrupalı sorduğu soruyla ters köşe oluyor. Pisipisine gitmiyor işte, ölürken bile asil hasta adam.

Birinci Dünya Savaşı’nda bütün imkânsızlıklara rağmen türlü mücadele vererek düşman ordusunu pes ettiren Türk milleti Avrupalıyı yeni arayışlara sevk ediyor. Türklerin topla tüfekle değil inançlarıyla zafer kazandıklarını kabulleniyorlar. Son çare Türkleri inançlarından alıkoymak yozlaştırmak oluyor. Fakat her şeye rağmen Cumhuriyet döneminde dahi Osmanlı’nın ruhu Avrupa’nın üstünde gezmektedir.  

Osmanlı fobisi Avrupa’da öyle bir yer etmiştir ki 2. Viyana kuşatmasından (1683) beri bir gözetleme kulesi 20. Yüzyılın yarısına kadar ayakta tutulmak zorunda kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra bazı şehzadelerin Türkistan’da, Arap ülkelerinde ve Balkanlar’da bazı ülkelerde tahta çıkması söz konusu olmuştur. Son şehzadelerden Mehmed Abid efendinin Arnavut Kralı Zogo’nun kız kardeşi Seniye Hanım'la evlenmesi Avrupa’da korkunun devamına neden olmuştur. İtalya’nın 1936’da Arnavutluk’u işgal etmesiyle birlikte Mehmed Abid Efendi’nin, hiç oğlu olmayan Kral Zogo’nun yerine geçme ihtimali suya düşmüştür. Buna benzer hamleler başarısız sonuçlanınca Avrupalılar artık kendinden emin olmuştur.

1850’ye kadar Viyana surları Türklerden korunmak amacıyla ayakta tutulmuştur. 1850’de artık Türklerin gelmeyeceğini düşünerek Viyana surların yıkılmıştır. 1940 yılında Osmanlı’nın geri gelmeyeceğini düşünerek bazı gözetleme kuleleri kapatılmıştır. En son gözetleme kulesi Aziz Stephan Katedralinin yüksek kulesi 1956’da 3/4 yani bir oy farkla kapatılmıştır. Bir kişi daha korksa bir oy farkla belki günümüze kadar bu gözetleme kulesi çalışacaktı. İşin ilginç tarafı Türkiye’nin giyecek elbise yiyecek gıda bulamadığı, yamalı elbisenin lüks olduğu, NATO’nun nefesinin ensemizde olduğu (ki hala NATO’nun kıskacındayız) zor bir dönemde dahi kulenin kapatılması tereddütle karşılanmıştır.

 Bu kilisede bir de 2. Viyana kuşatmasından kalan, Osmanlı Toplarının eritilip yapılmasıyla yapılmış bir kilise çanı asılı durmaktadır. Gözetleme kulesinde Türkler geldiği zaman çalınacaktır bu koca çan. Bir gün tekrar faaliyete geçmesi dileğiyle…

 

 

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Güvenli Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 05343258300