Futbol Takımımızın yeni teknik direktörü Vitor Pereira FBTV’de Güncel programına konuk oldu. FBTV Haber Müdürü Yasir Kaya’nın sorularını yanıtlayan Portekizli çalıştırıcı futbol felsefesini, Fenerbahçe ile hedeflerini, oturtmak istediği oyun tarzını, prensiplerini ve futbolculardan beklentilerini detaylarıyla şöyle anlattı:
“Kupalar ve şampiyonluklar için yaşıyorum”
“Kupalar ve şampiyonluklar için yaşıyorum”
Şunu biliyorum; Fenerbahçe çok büyük bir kulüp. Buraya bunun bilincinde olarak geldim. Çok büyük taraftara sahip, çok geniş kitlelere hitap edebilen, stadında fantastik atmosferler oluşturabilen bir kulüp. Böyle büyük bir taraftar topluluğu olan bir kulübe geldiğimin farkındayım. Bu statta öyle büyük, öyle güzel atmosferler oluşuyor ki, benim ülkemde de, Avrupa’da da herkes bunu biliyor. Fenerbahçe’de Avrupa’ya nam salmış bir taraftar topluluğu var. Ben Fenerbahçe’nin beklentilerini biliyorum. Fenerbahçe kupalarla, şampiyonluklarla yaşar ve tarihi bunlarla doludur. Ben de kariyerimde her zaman aynı hedefleri koydum. Ben de kupalar , şampiyonluklar için çalışıyor ve yaşıyorum. Son derece hırslıyım ve Fenerbahçe’de kariyerimde bugüne kadar gösterdiğim başarılara devam etmek için sonuna kadar çabalayacağım. Bu yüzden de Fenerbahçe’yi seçtim.
“Türkiye’ye daha ilk gelişimde ben bu ülkede çalışmalıyım demiştim”
Türkiye ve İstanbul’la ilgili tabi ki bir fikrim var. Daha önce maç için buraya gelmiştim. Avrupa liginde ben Porto’da çalışırken Beşiktaş’la bir maç oynamıştık ve Türkiye’ye bu sebeple gelmiştim. İstanbul’un çok büyük bir şehir olduğunu, sürekli yaşayan, sürekli hareket halinde bir şehir olduğunu geldiğim zamanda görmüştüm, şu anda da bu kısa süre içerisinde görmeye devam etmekteyim. Beşiktaş’la oynadığımız maç için buraya geldiğimizde buradan, ‘Ben bir gün Türkiye ligine gelirim’ diye düşünerek ayrıldım. Bir gün Türkiye liginde çalışma isteğiyle ayrıldım, çünkü gerçekten beni çok etkiledi bu şehrin canlılığı ve aynı zamanda insanların tutkusu. Türkiye liginin çekişmeli olduğunu biliyorum ve bu ligde yer almak istedim. Bu şehrin, bu ligin ve futbolun buradaki büyüklüğünden etkilendim ve o maçtan sonra kendi kendime ‘buraya gelir ve çalışırım’ dedim. Fenerbahçe’den bir teklif geldi ve bu fırsatı değerlendirdim. Bu fırsatı kaçırmak istemedim.
“Fenerbahçe ve ben aynıyız; futbola tutkulu ve duygusal”
Futbol bir duygular oyunu. Ben futbolu bu şekilde nitelendiriyorum. Çalışmaların yanında duygularınızla da oynadığınız bir oyun. Türk halkının aynı Yunanistan halkı gibi futbolu duyguları ve hırslarıyla yaşayan bir halk olduğunu biliyorum. Ben de futbolu Türk halkı ve Yunan halkına benzer şekilde yaşıyorum. Ben de son derece duygusal bir insanım. Nasıl oluyorsa bir şekilde her zaman kendimi benim yaşam tarzıma, benim futbolu yaşama tarzıma uygun kulüplerde buluyorum aynı Türkiye ve Yunanistan gibi. Aralarında çok fazla benzerlikler görüyorum. Bir şekilde denk geliyor ve kendimi böyle kulüplerde, kendimi iyi hissettiğim kulüplerde çalışma fırsatı buluyorum. Tutku dedik. Tutku Türkiye’de çok fazlasıyla var ve ben de tutkuyu seçiyorum her zaman. Türkiye’yle ilgili bu yönde bir fikrim tabi ki var ama özel olarak Fenerbahçe’ye değinirsek Fenerbahçe’nin taraftarlarının duygusallığını ve tutkusunu da fazlasıyla duydum. Ben de Fenerbahçe ve taraftarları gibi futbola tutkulu ve aynı zamanda duygusalım. Umarım birlikte çok güzel günler görürüz.
“Hedefimiz güçlü bir takım oluşturup, şampiyon olmak ve kupalar kazanmak”
Aslında uzun yıllardır futbolda olmamdan dolayı Türkiye’yle ilgili fazlasıyla fikrim vardı. Söylediğim gibi Türkiye’yi İstanbul’u ve Fenerbahçe’yi tanıyordum ama bazı arkadaşlarımla konuştum. “Uzun uzun, sıfırdan anlatın” şeklinde değildi ama burada çalışmış futbol oynamış arkadaşlarımdan biraz fikir aldım. Örneğin Carvalhal’la konuştum. Daha önce Türkiye’de teknik direktörlük yapmıştı kendisi. Hep güzel şeyler duydum Türkiye’yle ilgili. Aynı zamanda Mossoro benim daha önceden öğrencimdi, onunla konuştum, Arabistan’da beraber çalışmıştık. Şu anda Türkiye’de oynayan Djalma’dan da bilgiler aldım. Jimmy Durmaz benim Olympiakos’ta beraber çalıştığım bir futbolcuydu, o da daha önce Türkiye’de futbol oynadığı için ondan da bilgiler aldım. Ambiyansla ilgili, statlardaki atmosferle ilgili, Türkiye liginin genel havası ve kalitesiyle ilgili konuştuk ve bana çok güzel bilgiler verdiler. Dediğim gibi daha önce benim fikrim vardı bu konuyla ilgili. Türk takımlarının oynadığı futbolu Avrupa maçlarında tabi ki izlemiştim dolayısıyla zaten kafamda bazı fikirler de vardı. Bazı derbi maçlarını izleme şansı bulmuştum. İyi bir seçim yaptığıma inanıyorum. Seçimimi yaptığım ilk andan itibaren de doğru bir seçim yaptım diye düşündüm. Şu anda bizim yapmamız gereken önümüze bakıp kuvvetli bir takım kurmak. Şampiyon olmak için, kupalar kazanmak için; biz buna mecburuz. Fenerbahçe’de aynı benim gibi kazanmak için yaşayan ve yoluna devam eden bir kulüp. Ben de kazanmak için yaşarım. Fenerbahçe’nin de bu yönüyle bana son derece uygun olduğunu ve bana her türlü şartı sağlayabildiğini gördüm, bu yüzden de buradayım.
“İlk amacım oynayacağımız futbolla taraftarlarımıza stadı dolduracak bir sebep sunmak ve onlara ‘bu takımın bir kimliği var’dedirtmek”
Biz öncelikle ofansif, agresif, oyunu domine eden ve topa sahip olan bir takım oluşturmaya çalışacağız. Buradaki öncelikli hedefim bu. Takımla beraber benim kişisel, 1 numaralı hedefim bu. Biz böyle bir oyun oynamak istiyoruz çünkü taraftarların sevdiği oyunun böyle bir oyun tarzı olduğunu biliyorum. Büyük takımların taraftarları her zaman böyle futbol sever. Onlara stadı doldurmak için sebepler sunmak zorundayız. Onlarda stada geldiklerinde bizim takımımız bize iyi bir gösteri sunuyor, bizim gözümüze hoş gelen bir futbol oynuyor, bu takımın bir kimliği var ve biz bu stada gelmeliyiz, bu takımı desteklemeliyiz hissi uyandırmalıyız . Öncelikle yapmak istediğimiz bu. Kaliteli bir pas trafiği oluşturmak istiyoruz, topun her zaman bizde olmasını sağlamaya çalışacağız. İstenen ve göze hoş gözüken oyunu sunmaya çalışacağız her zaman. Her şeyden önce benim istediğim futbol bu ve ilk etapta yapmak istediklerim bunlar. Söylediğim gibi taraftara stadı dolduracak bir sebep sunmak istiyoruz. Onlardan bize ‘iyi iş yapıyorsunuz’ mesajını alacak bir sebep sunmak zorundayız ve oynayacağımız futbolla o büyüyü, o isteği göstermek amacındayız. Onlar bize geldiklerinde demeliler ki; ‘evet, bunlar ortaya iyi bir iş çıkarmışlar’. Her şeyden önce bunları yapmak istiyorum. Aynı zamanda kişisel anlamda konuşmak gerekirse ben kazanan ve kazanmayı seven bir insanım, bir hocayım. Ben her zaman kupalar kazanmak istiyorum. Buradaki kişisel hedeflerim de kariyerime kupalar eklemek. Fenerbahçe’yle çıktığımız bu yolda hep birlikte başarılı olmak. Avrupa’da da başarıyı hedefliyoruz. Kulübümüzün de hedefleri bu doğrultuda, bu konuda da konuştuk. Avrupa’da başarı hedefleyen bir ekip oluşturacağız. Ben de Avrupa’da başarılı olmak istiyorum ve hem yerel hem de uluslararası anlamda kazanabildiğim kadar kupa kazanmak istiyorum.
“Futbolcularım takım olarak ortaya koyacağımız hedeflerimizi kendi kişisel hedeflerinden önde tutmalılar. Çalışan oynayacak çalışmayan forma şansı bulamayacak.”
Öncelikle her şeyden önemlisi benim oyunculardan ilk beklentim, hep birilkte ortaya koyacağımız kulübün hedeflerini kişisel hedeflerinden önde tutmaları. Benim bir oyuncudan her zaman ilk beklediğim budur. Tabi ki hepimizin kişisel hedefleri vardır. Ben de bir insanım benimde kişisel hedeflerim var, kendi kariyerim var. Burada eğer bir araya geldiysek kolektif hedefler, takım halindeki hedefler her şeyden öncedir. Takımın hedeflerine saygı duymak zorundayız. Ben oyuncularımdan ilk etapta bunu bekleyeceğim, bunu isteyeceğim. Tabi ki futbol yetenekli oyuncularla oynanır. Ben de yetenekli oyuncularla oynamaya gayret göstereceğim. Ama şöyle bir nokta var; oyuncunun sahada oynarken, performansını gösterirken kendini rahat hissetmesi ve oynadığı oyundan keyif alması gerekiyor. Ben onlara keyif alacakları bir oyun sunmaya gayret göstereceğim. Eğer istediklerimizi başarabilirsek saha içerisinde oyuncularım oynarken kendilerini iyi hissedecekler. Şu anda bu şekilde bir yapı organize etmek mecburiyetindeyiz. Oyuncuların yeteneklerini tabi ki dikkate alacağız ama dediğim gibi ben yarışmacı bir antrenörüm, mücadeleyi seven bir antrenörüm. Antrenmanlarım da her zaman bu şekilde yoğun geçecek. Yarışma ve rekabet içinde geçecek çünkü antrenmanda bu yoğunluğu ve yarışmacılığı sağlayabilirseniz maçta da aynı şeyin karşılığını alırsınız. Antrenmanda ne yaparsanız maçta da o olur. Tüm antrenmanlarımda rekabet ve üst düzey mücadele olacak. Bu şekilde maçlara ve maçlarda karşımıza çıkabilecek zorluklara daha fazla hazır olacağımıza inanıyorum. İyi çalışan ve kendini takıma adayanlar oynayacaktır. Oyunculara karşı adil ve dürüst olmak zorundasınız. Benim istediklerimi bana veren, her zaman benden istediğini alacaktır. Benim takımımda benim oynatmak isteyeceğime en yakını oynayabilecek oyuncular, antrenmanda bunu gösterebilecek oyuncular her zaman forma şansı bulacaktır. Aslında çok zor bir seçim değil. Çalışan oynayacak, çalışmayan oynayamayacak. Benim kriterim de bu. Bunu bana veren oynar. Benim adıma seçim bu şekilde olacak. Aynı zamanda tabi ki maça hazır olduklarında görmem gerekiyor. Buna da özen göstereceğim. Maça hazır olan oynayacak. Liderlik konusu var tabi. İyi bir liderlik yapmak mecburiyetinde olduğumun farkındayım. Birbirimize saygı duymak zorundayız. Dürüst olmak zorundayım, ben onlara, onlar bana. Oyuncular oynadıkları ve oynamadıkları zaman hangi sebepten oynadığını hangi sebepten oynamadığını bilmeli, ben bunu onlara hep anlatacağım. Bunları oyuncu anladığı zaman eğer oynamazsa , bir sonraki karşılaşma için daha fazlasını verecektir.
“Yardımcılarımın üçü de hem kendi alanlarında üniversite hocası hem de antrenör olarak çok deneyimli”
Çok zamandır benimle çalışan 3 tane yardımcım var ve bu yardımcı antrenörler benim gerçekten son derece güvendiğim ve tüm başarıları beraber elde ettiğim antrenörler. Birbirimizi artık gözümüz kapalı anlayabiliyoruz. Ben ne istiyorum, hemen bilebiliyorlar. Onların birbirlerine karşı iletişimleri de son derece kuvvetli. Aynı benim gibi çok yarışmacı ve rekabetçi antrenörler. Böyle antrenörlerle çalışacağım. Birbirimizi uzun yıllardır tanıdığımız için birbirimizi gerçekten çok iyi anlıyoruz. Örneğin Filipe Almeida yardımcı antrenörlerimizden biri. 15 yıldır beraber çalışıyoruz ve kariyerimizi beraber çizdik diyebilirim. Aynı zamanda Luis Miguel de benimle beraber çalışacak antrenörlerden biri. Şunu da belirtmek istiyorum. Hepsi de alanlarında üniversite eğitimi almış, üniversitelerde hocalık yapmış antrenörler. Aslında onlarla üniversiteyi de beraber okuduk. Eğitimimizi beraber tamamladık. 15 senedir yolumuza bu şekilde devam ediyoruz. Ben de 15 senedir aynı şekilde bir üniversite hocasıyım. 8 yıl Porto akademisinde bu yönde bir eğitimcilik yaptım. Hem kendimi üniversite hocası olarak geliştirdim, 15 yıl boyunca üniversite hocası olarak çalıştım, hem de 8 yıl Porto akademisinde futbol antrenörü olarak çalıştım. İki alanda da çok önemli şeyler öğrendiğimi düşünüyorum. Hem üniversite hocalığımdan, hem de spor antrenörlüğünden. Aynı zamanda Pedro Ribeiro, analiz hocamız olacak. Video analizlerini o yapacak. Her 3 yardımcım da, hem alanlarında akademisyen olarak sertifikalarını tamamladılar, üniversite hocalığı yaptılar, hem de üçü de deneyimli futbol antrenörleri. Porto gibi büyük bir kulüpte uzun süreli tecrübeye sahipler. Benim ekibimde bu 3 hoca da kendi görevlerini, fonksiyonlarını ve sorumluluklarını bilir. Hafta boyunca yardımcı antrenörlerim arasında sorumlulukları paylaştırırım. Bu sorumluluklara göre herkes ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini gayet iyi bilir. Herkes bu dinamikte bir parçadır ve herkes o parça kadar işini yapar. Bu şekilde de net bir çalışma ortaya çıkar. Ben sorumlulukları paylaştırırım ve artık birbirimizi gözü kapalı tanıdığımız için işlerini en iyi şekilde yaparlar. Onlar burada da alacağım tüm kararların birer parçası olacaklar. Kararlarımızı birlikte alacağız ama tabi ki ekibin lideri olduğum için son karar her zaman benim olacak. Oyunculardan da şu yönde bir beklentim olacak; oyuncuların arasında da liderler olmalı, bu liderlik vasıflarıyla bana yardımcı olmalılar çünkü benim böyle bir desteğe her zaman ihtiyacım olacak. Özellikle kaptanlarımızdan böyle yardımlar bekleyeceğim. Aynı zamanda kulübü bir dişli olarak görmek lazım ve başkanımızdan sportif direktöre, sağlık ekibine kadar bu dişlide olan herkes görevini en iyi şekilde yapacaktır ve bu dişlinin bir parçası olarak hissedecektir. Ben buna eminim çünkü büyük kulüplerde böyle bir sistem vardır ve ben burada da bunu gördüm. Burası da çok büyük bir kulüp. Eğer her dinamik birbiriyle koordineli bir şekilde çalışırsa çok güçlü bir takım çalışması ortaya çıkacaktır ve biz bu çalışmayı sağlamaya çalışacağız. Eğer bu dinamik güçlü olursa takım da güçlü olur, sahadaki sonuçlar da başarılı olur çünkü burası çok büyük bir kulüp ve böyle bir çalışma ortamını hak ediyor.
“Futbolla uyurum, futbolla uyanırım, futbolla yaşarım”
3 oğlum var ve 21 yıldır evliyim. Düzenli bir aile hayatı yaşadığımı söyleyebilirim. Aslında çok fazla sosyal hayatım yok. Benim sosyal hayattan şu anda ve yıllardır anladığım; evden antrenmana, antrenmandan eve, daha sonrada stada. Benim böyle bir sosyal hayatım var ve hayatı yaşama tarzım bu. Tabi ki aynı zamanda havaalanlarında da çok fazla vakit geçirmek mecburiyetinde kalıyorum futboldan ve işimden dolayı. Ev, antrenman, stat ve havaalanı arasında geçen bir sosyal hayatım var. Futbol çok da fazla izin vermiyor sosyal hayata. Ben tamamen işine odaklanan, çalışmayı çok seven bir profesyonel olarak nitelendiriyorum kendimi. Gerçekten kendimi sonuna kadar işime adıyorum ve en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bu nedenle sosyal hayatım yok zaten. Ben futbolla uyuyorum, futbolla uyanıyorum, futbolla yaşıyorum. Tüm hayatım futbol. Aynı şekilde ailemin de öyle. Benim oğullarım da benimle aynı yönde bir hayat yaşamak mecburiyetinde kalıyorlar. Eşim de aynı şekilde. Ben işine karşı büyük tutkuları olan bir insanım. Bu şekilde yaşıyorum.
“Başkanımız Aziz Yıldırım’a, Sportif Direktörümüze ve Kulübümüze teşekkür ediyorum”
Bu fırsatı bulmuşken kulübümüze benimle görüşme sürecini yürüttükleri ve beni tercih ettikleri için çok teşekkür etmek istiyorum. Başkanımız Aziz Yıldırım’a, Sportif Direktörümüze (Giuliano Terraneo) seçimlerinden ve bana burada çalışma şansı vermelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Umarım çalışmalarımda bu kulübün arzularına, isteklerine, hedeflerine, tutkularına en iyi şekilde cevap verebilirim.
“Türkiye’ye daha ilk gelişimde ben bu ülkede çalışmalıyım demiştim”
Türkiye ve İstanbul’la ilgili tabi ki bir fikrim var. Daha önce maç için buraya gelmiştim. Avrupa liginde ben Porto’da çalışırken Beşiktaş’la bir maç oynamıştık ve Türkiye’ye bu sebeple gelmiştim. İstanbul’un çok büyük bir şehir olduğunu, sürekli yaşayan, sürekli hareket halinde bir şehir olduğunu geldiğim zamanda görmüştüm, şu anda da bu kısa süre içerisinde görmeye devam etmekteyim. Beşiktaş’la oynadığımız maç için buraya geldiğimizde buradan, ‘Ben bir gün Türkiye ligine gelirim’ diye düşünerek ayrıldım. Bir gün Türkiye liginde çalışma isteğiyle ayrıldım, çünkü gerçekten beni çok etkiledi bu şehrin canlılığı ve aynı zamanda insanların tutkusu. Türkiye liginin çekişmeli olduğunu biliyorum ve bu ligde yer almak istedim. Bu şehrin, bu ligin ve futbolun buradaki büyüklüğünden etkilendim ve o maçtan sonra kendi kendime ‘buraya gelir ve çalışırım’ dedim. Fenerbahçe’den bir teklif geldi ve bu fırsatı değerlendirdim. Bu fırsatı kaçırmak istemedim.
“Fenerbahçe ve ben aynıyız; futbola tutkulu ve duygusal”
Futbol bir duygular oyunu. Ben futbolu bu şekilde nitelendiriyorum. Çalışmaların yanında duygularınızla da oynadığınız bir oyun. Türk halkının aynı Yunanistan halkı gibi futbolu duyguları ve hırslarıyla yaşayan bir halk olduğunu biliyorum. Ben de futbolu Türk halkı ve Yunan halkına benzer şekilde yaşıyorum. Ben de son derece duygusal bir insanım. Nasıl oluyorsa bir şekilde her zaman kendimi benim yaşam tarzıma, benim futbolu yaşama tarzıma uygun kulüplerde buluyorum aynı Türkiye ve Yunanistan gibi. Aralarında çok fazla benzerlikler görüyorum. Bir şekilde denk geliyor ve kendimi böyle kulüplerde, kendimi iyi hissettiğim kulüplerde çalışma fırsatı buluyorum. Tutku dedik. Tutku Türkiye’de çok fazlasıyla var ve ben de tutkuyu seçiyorum her zaman. Türkiye’yle ilgili bu yönde bir fikrim tabi ki var ama özel olarak Fenerbahçe’ye değinirsek Fenerbahçe’nin taraftarlarının duygusallığını ve tutkusunu da fazlasıyla duydum. Ben de Fenerbahçe ve taraftarları gibi futbola tutkulu ve aynı zamanda duygusalım. Umarım birlikte çok güzel günler görürüz.
“Hedefimiz güçlü bir takım oluşturup, şampiyon olmak ve kupalar kazanmak”
Aslında uzun yıllardır futbolda olmamdan dolayı Türkiye’yle ilgili fazlasıyla fikrim vardı. Söylediğim gibi Türkiye’yi İstanbul’u ve Fenerbahçe’yi tanıyordum ama bazı arkadaşlarımla konuştum. “Uzun uzun, sıfırdan anlatın” şeklinde değildi ama burada çalışmış futbol oynamış arkadaşlarımdan biraz fikir aldım. Örneğin Carvalhal’la konuştum. Daha önce Türkiye’de teknik direktörlük yapmıştı kendisi. Hep güzel şeyler duydum Türkiye’yle ilgili. Aynı zamanda Mossoro benim daha önceden öğrencimdi, onunla konuştum, Arabistan’da beraber çalışmıştık. Şu anda Türkiye’de oynayan Djalma’dan da bilgiler aldım. Jimmy Durmaz benim Olympiakos’ta beraber çalıştığım bir futbolcuydu, o da daha önce Türkiye’de futbol oynadığı için ondan da bilgiler aldım. Ambiyansla ilgili, statlardaki atmosferle ilgili, Türkiye liginin genel havası ve kalitesiyle ilgili konuştuk ve bana çok güzel bilgiler verdiler. Dediğim gibi daha önce benim fikrim vardı bu konuyla ilgili. Türk takımlarının oynadığı futbolu Avrupa maçlarında tabi ki izlemiştim dolayısıyla zaten kafamda bazı fikirler de vardı. Bazı derbi maçlarını izleme şansı bulmuştum. İyi bir seçim yaptığıma inanıyorum. Seçimimi yaptığım ilk andan itibaren de doğru bir seçim yaptım diye düşündüm. Şu anda bizim yapmamız gereken önümüze bakıp kuvvetli bir takım kurmak. Şampiyon olmak için, kupalar kazanmak için; biz buna mecburuz. Fenerbahçe’de aynı benim gibi kazanmak için yaşayan ve yoluna devam eden bir kulüp. Ben de kazanmak için yaşarım. Fenerbahçe’nin de bu yönüyle bana son derece uygun olduğunu ve bana her türlü şartı sağlayabildiğini gördüm, bu yüzden de buradayım.
“İlk amacım oynayacağımız futbolla taraftarlarımıza stadı dolduracak bir sebep sunmak ve onlara ‘bu takımın bir kimliği var’dedirtmek”
Biz öncelikle ofansif, agresif, oyunu domine eden ve topa sahip olan bir takım oluşturmaya çalışacağız. Buradaki öncelikli hedefim bu. Takımla beraber benim kişisel, 1 numaralı hedefim bu. Biz böyle bir oyun oynamak istiyoruz çünkü taraftarların sevdiği oyunun böyle bir oyun tarzı olduğunu biliyorum. Büyük takımların taraftarları her zaman böyle futbol sever. Onlara stadı doldurmak için sebepler sunmak zorundayız. Onlarda stada geldiklerinde bizim takımımız bize iyi bir gösteri sunuyor, bizim gözümüze hoş gelen bir futbol oynuyor, bu takımın bir kimliği var ve biz bu stada gelmeliyiz, bu takımı desteklemeliyiz hissi uyandırmalıyız . Öncelikle yapmak istediğimiz bu. Kaliteli bir pas trafiği oluşturmak istiyoruz, topun her zaman bizde olmasını sağlamaya çalışacağız. İstenen ve göze hoş gözüken oyunu sunmaya çalışacağız her zaman. Her şeyden önce benim istediğim futbol bu ve ilk etapta yapmak istediklerim bunlar. Söylediğim gibi taraftara stadı dolduracak bir sebep sunmak istiyoruz. Onlardan bize ‘iyi iş yapıyorsunuz’ mesajını alacak bir sebep sunmak zorundayız ve oynayacağımız futbolla o büyüyü, o isteği göstermek amacındayız. Onlar bize geldiklerinde demeliler ki; ‘evet, bunlar ortaya iyi bir iş çıkarmışlar’. Her şeyden önce bunları yapmak istiyorum. Aynı zamanda kişisel anlamda konuşmak gerekirse ben kazanan ve kazanmayı seven bir insanım, bir hocayım. Ben her zaman kupalar kazanmak istiyorum. Buradaki kişisel hedeflerim de kariyerime kupalar eklemek. Fenerbahçe’yle çıktığımız bu yolda hep birlikte başarılı olmak. Avrupa’da da başarıyı hedefliyoruz. Kulübümüzün de hedefleri bu doğrultuda, bu konuda da konuştuk. Avrupa’da başarı hedefleyen bir ekip oluşturacağız. Ben de Avrupa’da başarılı olmak istiyorum ve hem yerel hem de uluslararası anlamda kazanabildiğim kadar kupa kazanmak istiyorum.
“Futbolcularım takım olarak ortaya koyacağımız hedeflerimizi kendi kişisel hedeflerinden önde tutmalılar. Çalışan oynayacak çalışmayan forma şansı bulamayacak.”
Öncelikle her şeyden önemlisi benim oyunculardan ilk beklentim, hep birilkte ortaya koyacağımız kulübün hedeflerini kişisel hedeflerinden önde tutmaları. Benim bir oyuncudan her zaman ilk beklediğim budur. Tabi ki hepimizin kişisel hedefleri vardır. Ben de bir insanım benimde kişisel hedeflerim var, kendi kariyerim var. Burada eğer bir araya geldiysek kolektif hedefler, takım halindeki hedefler her şeyden öncedir. Takımın hedeflerine saygı duymak zorundayız. Ben oyuncularımdan ilk etapta bunu bekleyeceğim, bunu isteyeceğim. Tabi ki futbol yetenekli oyuncularla oynanır. Ben de yetenekli oyuncularla oynamaya gayret göstereceğim. Ama şöyle bir nokta var; oyuncunun sahada oynarken, performansını gösterirken kendini rahat hissetmesi ve oynadığı oyundan keyif alması gerekiyor. Ben onlara keyif alacakları bir oyun sunmaya gayret göstereceğim. Eğer istediklerimizi başarabilirsek saha içerisinde oyuncularım oynarken kendilerini iyi hissedecekler. Şu anda bu şekilde bir yapı organize etmek mecburiyetindeyiz. Oyuncuların yeteneklerini tabi ki dikkate alacağız ama dediğim gibi ben yarışmacı bir antrenörüm, mücadeleyi seven bir antrenörüm. Antrenmanlarım da her zaman bu şekilde yoğun geçecek. Yarışma ve rekabet içinde geçecek çünkü antrenmanda bu yoğunluğu ve yarışmacılığı sağlayabilirseniz maçta da aynı şeyin karşılığını alırsınız. Antrenmanda ne yaparsanız maçta da o olur. Tüm antrenmanlarımda rekabet ve üst düzey mücadele olacak. Bu şekilde maçlara ve maçlarda karşımıza çıkabilecek zorluklara daha fazla hazır olacağımıza inanıyorum. İyi çalışan ve kendini takıma adayanlar oynayacaktır. Oyunculara karşı adil ve dürüst olmak zorundasınız. Benim istediklerimi bana veren, her zaman benden istediğini alacaktır. Benim takımımda benim oynatmak isteyeceğime en yakını oynayabilecek oyuncular, antrenmanda bunu gösterebilecek oyuncular her zaman forma şansı bulacaktır. Aslında çok zor bir seçim değil. Çalışan oynayacak, çalışmayan oynayamayacak. Benim kriterim de bu. Bunu bana veren oynar. Benim adıma seçim bu şekilde olacak. Aynı zamanda tabi ki maça hazır olduklarında görmem gerekiyor. Buna da özen göstereceğim. Maça hazır olan oynayacak. Liderlik konusu var tabi. İyi bir liderlik yapmak mecburiyetinde olduğumun farkındayım. Birbirimize saygı duymak zorundayız. Dürüst olmak zorundayım, ben onlara, onlar bana. Oyuncular oynadıkları ve oynamadıkları zaman hangi sebepten oynadığını hangi sebepten oynamadığını bilmeli, ben bunu onlara hep anlatacağım. Bunları oyuncu anladığı zaman eğer oynamazsa , bir sonraki karşılaşma için daha fazlasını verecektir.
“Yardımcılarımın üçü de hem kendi alanlarında üniversite hocası hem de antrenör olarak çok deneyimli”
Çok zamandır benimle çalışan 3 tane yardımcım var ve bu yardımcı antrenörler benim gerçekten son derece güvendiğim ve tüm başarıları beraber elde ettiğim antrenörler. Birbirimizi artık gözümüz kapalı anlayabiliyoruz. Ben ne istiyorum, hemen bilebiliyorlar. Onların birbirlerine karşı iletişimleri de son derece kuvvetli. Aynı benim gibi çok yarışmacı ve rekabetçi antrenörler. Böyle antrenörlerle çalışacağım. Birbirimizi uzun yıllardır tanıdığımız için birbirimizi gerçekten çok iyi anlıyoruz. Örneğin Filipe Almeida yardımcı antrenörlerimizden biri. 15 yıldır beraber çalışıyoruz ve kariyerimizi beraber çizdik diyebilirim. Aynı zamanda Luis Miguel de benimle beraber çalışacak antrenörlerden biri. Şunu da belirtmek istiyorum. Hepsi de alanlarında üniversite eğitimi almış, üniversitelerde hocalık yapmış antrenörler. Aslında onlarla üniversiteyi de beraber okuduk. Eğitimimizi beraber tamamladık. 15 senedir yolumuza bu şekilde devam ediyoruz. Ben de 15 senedir aynı şekilde bir üniversite hocasıyım. 8 yıl Porto akademisinde bu yönde bir eğitimcilik yaptım. Hem kendimi üniversite hocası olarak geliştirdim, 15 yıl boyunca üniversite hocası olarak çalıştım, hem de 8 yıl Porto akademisinde futbol antrenörü olarak çalıştım. İki alanda da çok önemli şeyler öğrendiğimi düşünüyorum. Hem üniversite hocalığımdan, hem de spor antrenörlüğünden. Aynı zamanda Pedro Ribeiro, analiz hocamız olacak. Video analizlerini o yapacak. Her 3 yardımcım da, hem alanlarında akademisyen olarak sertifikalarını tamamladılar, üniversite hocalığı yaptılar, hem de üçü de deneyimli futbol antrenörleri. Porto gibi büyük bir kulüpte uzun süreli tecrübeye sahipler. Benim ekibimde bu 3 hoca da kendi görevlerini, fonksiyonlarını ve sorumluluklarını bilir. Hafta boyunca yardımcı antrenörlerim arasında sorumlulukları paylaştırırım. Bu sorumluluklara göre herkes ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini gayet iyi bilir. Herkes bu dinamikte bir parçadır ve herkes o parça kadar işini yapar. Bu şekilde de net bir çalışma ortaya çıkar. Ben sorumlulukları paylaştırırım ve artık birbirimizi gözü kapalı tanıdığımız için işlerini en iyi şekilde yaparlar. Onlar burada da alacağım tüm kararların birer parçası olacaklar. Kararlarımızı birlikte alacağız ama tabi ki ekibin lideri olduğum için son karar her zaman benim olacak. Oyunculardan da şu yönde bir beklentim olacak; oyuncuların arasında da liderler olmalı, bu liderlik vasıflarıyla bana yardımcı olmalılar çünkü benim böyle bir desteğe her zaman ihtiyacım olacak. Özellikle kaptanlarımızdan böyle yardımlar bekleyeceğim. Aynı zamanda kulübü bir dişli olarak görmek lazım ve başkanımızdan sportif direktöre, sağlık ekibine kadar bu dişlide olan herkes görevini en iyi şekilde yapacaktır ve bu dişlinin bir parçası olarak hissedecektir. Ben buna eminim çünkü büyük kulüplerde böyle bir sistem vardır ve ben burada da bunu gördüm. Burası da çok büyük bir kulüp. Eğer her dinamik birbiriyle koordineli bir şekilde çalışırsa çok güçlü bir takım çalışması ortaya çıkacaktır ve biz bu çalışmayı sağlamaya çalışacağız. Eğer bu dinamik güçlü olursa takım da güçlü olur, sahadaki sonuçlar da başarılı olur çünkü burası çok büyük bir kulüp ve böyle bir çalışma ortamını hak ediyor.
“Futbolla uyurum, futbolla uyanırım, futbolla yaşarım”
3 oğlum var ve 21 yıldır evliyim. Düzenli bir aile hayatı yaşadığımı söyleyebilirim. Aslında çok fazla sosyal hayatım yok. Benim sosyal hayattan şu anda ve yıllardır anladığım; evden antrenmana, antrenmandan eve, daha sonrada stada. Benim böyle bir sosyal hayatım var ve hayatı yaşama tarzım bu. Tabi ki aynı zamanda havaalanlarında da çok fazla vakit geçirmek mecburiyetinde kalıyorum futboldan ve işimden dolayı. Ev, antrenman, stat ve havaalanı arasında geçen bir sosyal hayatım var. Futbol çok da fazla izin vermiyor sosyal hayata. Ben tamamen işine odaklanan, çalışmayı çok seven bir profesyonel olarak nitelendiriyorum kendimi. Gerçekten kendimi sonuna kadar işime adıyorum ve en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bu nedenle sosyal hayatım yok zaten. Ben futbolla uyuyorum, futbolla uyanıyorum, futbolla yaşıyorum. Tüm hayatım futbol. Aynı şekilde ailemin de öyle. Benim oğullarım da benimle aynı yönde bir hayat yaşamak mecburiyetinde kalıyorlar. Eşim de aynı şekilde. Ben işine karşı büyük tutkuları olan bir insanım. Bu şekilde yaşıyorum.
“Başkanımız Aziz Yıldırım’a, Sportif Direktörümüze ve Kulübümüze teşekkür ediyorum”
Bu fırsatı bulmuşken kulübümüze benimle görüşme sürecini yürüttükleri ve beni tercih ettikleri için çok teşekkür etmek istiyorum. Başkanımız Aziz Yıldırım’a, Sportif Direktörümüze (Giuliano Terraneo) seçimlerinden ve bana burada çalışma şansı vermelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Umarım çalışmalarımda bu kulübün arzularına, isteklerine, hedeflerine, tutkularına en iyi şekilde cevap verebilirim.
Haber ile ilgili diğer fotoğraflar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.