Zenginlikle İlgili Adab ve Görevlerimiz
Sözlükte “varlıklı olma, fakir ve muhtaç olmama” anlamındaki zenginlik kelimesinin Arapça’da birden çok karşılığı bulunmakla birlikte daha ziyade gınâ kelimesi kullanılır. Fıkıhta zenginlik “aslî ihtiyaçlardan fazla mala sahip olma” mânasında kullanılır. Zenginlikle ilişkili bir başka kelime olan servet ihtiyaçtan çok daha fazla miktarda mal sahipliğini, yesâr ise kişinin malî açıdan rahatlığını, sıkıntı içinde bulunmaması durumunu ifade eder.(tdv ansiklopedisi)
1- İnsan yakinen bilmeli ve zihninde tutmalı ki, elindeki mal, Allah'ın malıdır.
"Ve Allah'ın, size verdiği maldan onlara da verin." (24 Nur, 33)
"Bu (mal) ise, Allah'ın nzıklanndan (bir rızık) tır. Size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın." (63 Münafıkun, 10)
2- Malı kötüye kullanmaktan (zulüm vasıtası etmekten/tuğyanül-mal) sakınmalıdır. Çünkü mal, bazen sahibini azdırır. Cenab-ı Hak İsrailoğulları'na hitaben şöyle buyurur:
"Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yeyin, ama bu hususta taşkınlık etmeyin, sonra gazabım üzerinize iner, kimin üstüne gazabım inerse artık o (ateşe) düşmüştür."(20. Taha,81)
Onların, Allah'ın verdiği rızıkta ettikleri tuğyan (haddi aşmak), rızık nimetine nankörlük etmek, eğlenceyle meşgul olup rahat ve hoş bir hayatla oyalanarak nimetlerin şükrünü eda etmemek ve mallarını günah işlemede harcayarak fakir fukaranın haklarını gözetmemek suretiyle hududullahı (Allah'ın koyduğu şer'i sınırlan) çiğnemek şeklinde olmuştur.
3-Karun Kıssası'nı aklında bulundurması gerekir. Allah (c.c.) kendisine çokça mal vermişti de, o, malda azmış ve o mal onun şımarmasına sebep olmuştu. Hatta (daha ileri giderek) malı, kazanç yollarını bilmesi sayesinde kendisinin kazandığını iddia etmişti. Taşkınlığının sonucu da Kur'an'ın haber verdiği gibi olmuştu:"Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik." (28. Kassas, 81)
4- İslam, zenginliğe değil, onun kötü kullanılmasına ve zenginliğe güvenerek haktan yüz çevirenlere karşı çıkmıştır. Rasülullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:"Allah'tan korkan (takva sahibi) kimse için zenginlikte beis (zarar ve sakınca) yoktur. "Muhakkak ki hayır, şer getirmez. Ancak derelerin (baharda) bitirdikleri otlar arasında, ya çatlatarak öldüren ya da ölüme yaklaştıran bitki de var. Yalnız yeşil ot yiyen hayvanlar müstesna. Zira bunlar yeyip böğürleri şişince güneşe karşı dururlar (geviş getirirler), akıtırlar ve rahatça def-i hacet yaparlar, sonra tekrar dönüp yayılırlar.
Şüphesiz ki, bu mal hoştur, tatlıdır. Ondan fakire, yetime ve yolcuya veren bu malın müslüman sahibi en iyi (insan) dır. Bunu (malı) hak etmeden alan, yediği halde doymayan kimse gibidir. O mal, kıyamet günü aleyhinde şahitlik yapacaktır. "Çok mal toplayıp, onu yerli yerince sarfetmeyen, Allah yolunda harcamayan insan, çok yeyip çatlayarak ölen hayvana benzetilmiştir.Kazanmada da harcamada da ölçülere dikkat edilmeli, her türlü haramlardan ve israflardan sakınılmalıdır. Yoksa malla ilgili imtihan kazanılamaz!
Müslüman zengin, Salih insan olmalıdır. Böyle olunca malı da salih olur. Müslüman zengin, alçak gönüllü ve mütevazi olmalı, asla şımarmamalı, kimseye tepeden bakmamalıdır. Allahın verdiği rızık ile ona asi olmaya güç kazanmamalıdır.
Müslüman zengin hesap endişesi içinde olmalı, hesabını veremeyeceği şeylere tenezzül etmemelidir. Cimri olmamalıdır, verdiğini başa kakmamalıdır. Cömert olmalı amma müsrif olmamalıdır.
Sözün özü: Her şey salih, olgun mü'mine bağlı. Olgun, kamil mü'min için mal hayırlıdır ve güzeldir. Herkes salih mü'min olmaya çalışmalıdır. Zira 'Salih (iyi ve olgun mü'min) için hayırlı mal ne güzeldir
Resûlullah efendimiz’in, (sav) “Zenginlik fazla servete sahip olmak değildir; asıl zenginlik gönlün ihtiyaç duygusundan uzak kalabilmesidir” (Buhârî, “Riḳāḳ”, 15; Müslim, “Zekât”, 120)
Selam ve dua
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.